akşam oldu, umudun saatleri gitti

şimdi yine kedere düşmenin vaktidir

doğrusu, beni güzel günleri beklemek bitirdi

ne dersin, belki de böylesi daha iyidir


can evim, seni umut etmekten

dünyayı ise boyun eğmekten yitirdik

aydınlığın zerresi yükselecekse yeniden

birileri meşaleyi söndürmüyor diyedir


fakat karanlığın kudreti çok büyük

ve aydınlatamıyoruz burnumuzun dibini bile

özlediğimiz bütün devrimler öldürüldü

yaramıza merhem aranmıyor, kârlı değilse 


baş mı sallayacağız verdikleri su damlalarına

okyanusları yaratanlar olduğumuzu bilerek

ve nasıl çıkacak karanlıklar aydınlığa

mumlar ağlayacaksa tükeniyorum diyerek


biliyorum ben de, susmak akıl kârı değil

ama adil yarınların mümkün olduğuna

yalnız biz inanıyor gibiyiz

bunca insan boşuna mı seviyor düzeni

belki de onu böyle kabul etmek gerekir 


yükseliyor değişimin onurlu ayak sesleri

onlar kulaklarını kapadıysa ne yapalım

insan kalmak için bir söz vermek yeterli:

gözlerimiz semada olmayacak, ayıptır

süründükçe yerde bizim gibi biri


yani şarttır, diyorsun, doğruyu söylemek

yalana inanmış aydınlara rağmen


hem de tek yoldur, diyorum, konuşmak

konuşmayanlar da yalancılar kadar suçlular


boşuna başımı ağrıttım bu gece

başka türlü yaşamayı bilirmişim gibi

bencilliği alamadı akılsız kafam


fakat, endişem de yok değil bir yandan

anlıyorsun ya

taşlanabiliriz maviyi anlattığımız için

bu memleketin denizlerle alıp veremediği var