sana hitap edemiyorum. dün gece fark ettim, ben geceleri hiç aynalara bakamıyorum. gördüğüm yüz bana hiç mi hiç iyi gelmiyor, bir baktım ki artık gülümseyemiyorum! biri kaşlarımı çatık halde yüzüme iğnelerle tutturmuş gibi, demirden dikişlerle dikmiş ve sabitlemiş sanki... saçlarımdaki beyazlar henüz 11’imdeyken çıktı. psikoloğum “Henüz çocuksun, ne derdin vardı?” diye söylenirdi. işi beni tedavi etmek değilmiş gibi sanki! var işte bir şeyler derdim. babamın gece eve nasıl geldiğini de annemin sevgisizliğini de daha küçük yaşta en yakın dostum olan kimsesizliğimi de kaygılarımı da söylemezdim. bilmeyiversin derdim içimden hep. bilse ne değişecek, bunca insan bunca insanı bildi de bunca zaman ne değişti sanki? zaten yıllarca gittim, hiçbir zaman da iyi gelmedi. aksine ben dinledim onu bazı günler. salı öğleden sonraları sıra onundu, lakin her zaman ben giderdim, o hiç gelmezdi. koltuğum yok diye herhalde... zamanla onunla da bakışmayı keser olduk zaten, kabuslarımdan bahsetmiş anneme, intihar girişimlerim oldu da birkaç kez uykularımda. söz demişti oysa, inanmıştım ben de. sık sık düşerim bu kuyulara. neyse, ne diyordum? bakmak diyordum... bu korkunç, leş ve pis devirde bir aynalar vardı bakabildiğim, işte dün gece o aynamı da kırıverdim. farkındalıkları hiçbir zaman sevmedim. En uykulu, en yorgun, en kırgın, en kızgın anlarımda gelirlerdi hep yüreğimin en orta yeri boğazımın tam ortasına. Yutkunamaz kalırdım öyle, günün en güzel vakitleri... kuş gibi uçan yüreğimi genelde en sevdiği dalına kanat çırparken vururlardı birden. Ya zalim bir çocuk taş fırlatır, şansıma isabet ettirirdi ya da yine aynı çocuğun birkaç yaş büyüğü elinde tüfekle gezerdi. insanların bu zalimliğini de hiç anlamadım ya, neyse! vakit de kalmadı ki şimdi oturup ince şeyleri düşünmeye. hem görmezden gelmeyi öğrendim ben. hatta zamanla öyle çok fazla görmezden geldim ki bir sabah uyandığımda sahiden görmez oldum bir şeyleri. tam o sıra aylar önce parçalamış olduğum aynamın camı kesti ayağımı. kendince intikam aldı herhalde, sonuçta bir aynanın tek varoluş amacı yansıtmaktır bir şeyleri, ben kırmadan önce onu dahi aldım elinden. yansımasız bir ayna, yansımasız bir insan ve de soğuk bir oda, sevgili günlük. yıllardır o odanın içindeyim ben, camdan dışarı başımı dahi çıkaramıyorum, içimden dışarıya çıkan o yolu yıllar önce kaybettim. şimdi o odanın yalnızlığını ve ona tezat olarak içimin kalabalıklığını da hayal et edebilirsen!