İspanyol'un sesiyle uyandım. Karşı kıyıdan seslenen, yaşamın varoluşunu müjdeleyen ve evrenin gizini gözler önüne seren bir adamdı. Yolda ikişerli attığı düzensiz adımlar sere serpe uzanan fakat uyumayan sokakların yargıcıydı. Tüm gün sokaktan geçenleri defterine yazar ve uzun uzun düşünürdü. İspanyol garip adamdı. İnsanların tümel yaşamında ne kadar çok tekilleştiğini düşünür ve durmadan bunlar üzerine tezler karalardı. İlk tezini yazdığında 13'ündeydi. Bilimin merkeze alınabilir bir nitelik olduğunu herkese kanıksatmak içgüdüsüyle dolardı. Geceler vardı, geceler onun elinde ya kaybolurdu ya da biterdi. Söylenen sözlerin ve bilimin ışığında ilk karanlıkta kaldığı zaman çok korkmuştu. Odağa bakan fakat odağı görmeyen bir insandan daha aciz ne olabilirdi? Boynundaki ilmeği çözerken de bunu düşünmüştü, yaşamı müjdelerken de.