Ben yargılanmaktan çok çekiniyorum. Günün sonunda her ne kadar stand up gibi beni tanımayan insanların önünde bir şeyler anlatıp benim hakkımda fikirler ve yargılar savurmalarına çok müsait bir hobim olsa da sahne hariç her yerde insanların benim hakkımda ne düşündüğünü çok önemsiyorum ve çoğu zaman bir konsere vs gittiğimde “Bak bak l*vuğa bak dizini bile kıramıyor“ şeklinde yorumlar yaptığından emin oluyorum, buna kendimce “yargı bozukluğu” diyorum ne de olsa herkes kendi kendine bir ruhsal hastalık atayabiliyor günümüzde biliyorsunuz , anksiyete mesela herkeste var. Bir dost meclisinde soruyorum "1 milyon dolara mabadın açık istiklalde bir tur atar mısın" “yok abi bende anksiyete var” diyor abi biraz da utanman olsun yani psikolojik olarak sağlıklı birinin bunu yapmasındaki tek engel anksiyete mi? Bir başka hastalık da depresyon artık herkeste anahtarı var, isteyen istediği gibi girip çıkabiliyor. Bir arkadaşım var mesela depresyona giriyor okula gitmeyip çikolata yiyip netflix izleyerek depresyondan çıkıyor . Ben de çok çikolata yedim bu arada Belçika Almanya Dubai çikolatası hepsini yedim bir b*k olmadı, 450 lira verdim Dubai çikolatasına sonuç: gofrik. 3 sezon dizi bitirdim Kanal D'den “yargı” işe yaramadı. Ben de psikoloji bilimine olan ön yargımı kırıp bir psikologdan yardım almaya karar verdim. Levent'te metruk bir apartmanın 4. katında bir psikoloğa yetti param “bu kesin dandiktir ama yapacak bir şey yok” dedim. Randevu günü geldi , sabah randevuma gitmek için kalktım, hazırlanıp yurttan çıktım yurt görevlisi dışarda sigara içiyordu, içimden ”Sizin meslek de ne güzel akşama kadar oturup hayal bile edemeyeceğiniz puanı yapmış gençlere otorite taslıyorsunuz” diye geçirerek otobüs durağına yürüdüm, kısa bir bekleyişin ardından çok ilginç bir otobüse bindim. Sadece +65 yaş tesettürlü teyzelerden oluşan bir otobüs, sanki erkekler kapatılmış ayrıca erkekler kapatılsın diyenler de kapatılmış bunun yanında takke ve zaviyeler de tekrar açılmış gibi bir gün, erkekler hakkındaki fikirleri kapatmak kadar radikal ve acımasız olmayan en fazla kahveler kapatılsın da herif evde dursun diyebilecek bir güruh, kiminin elinde zikirmatik var kimisinin elinde tesbih bir tanesi nispeten gençti 40'lı yaşlarda o telefonuna zikirmatik yüklemiş ibadetini oradan sayıyor diğerleri de imrenerek ona bakıyordu. Biri ben girince eşarbıyla ağzını ve burnunu kapattı yani zaten tesettürlüydü niye öyle yaptı anlamadım beni cezbetmekten korktu sanırım hala böyle iddiaları olması da takdire şayan neyse bizim evde altın günü yapılırken terli terli okuldan gelip salona dalmışım gibiydi. Yine yargılandığımı iliklerime kadar hissettim. “Dayan Yavuz bu son birazdan şifana kavuşacaksın” dedim kendime. Cam kenarı boş bir yere oturdum. Otobüste sanki birinin 10 bin kez Allahuekber demesini bekliyormuşuz da bitirince inanılmaz bir kutlama başlayacakmış gibi bir sessizlik vardı. Bu sessizlik beni çok gerdi sadece camdan dışarı bakarak seyahat etmeye başladım, dışarı bakarken lüks arabalara ve taksilere sövdüm. Lüks arabalara çoğu kişi sövüyordur zaten ama ben içinde ya zengin ya Arap ya da zengin bir Arap vardır diye düşünüp taksi görünce de kendimi tutamıyorum, 4.levent’i geçip Levent’e doğru ilerlerken “2 3 nerde diye acaba” diye düşünmeden edemedim (aylar sonra öğrendim ki 2. ve 3. levent kardeşleri 4. levent tarafından taht savaşında boğdurulmuşlar ismimden ötürü iyi anlarım bu taht kavgaları işlerinden ayrıca levent diye biri bu semtlere kendi ismini veriyorsa çok narsist bence) Levent'e vardık , kocaman bir billboardda Eda Erdem'i gördüm. Dyson reklamında oynamış tebrikler sonunda ped reklamından başka bir reklam ama Bade İşçil'i görmeyi tercih ederdim çünkü katılır mısınız bilmiyorum Eda Erdem çok sert bakıyor sanki “yargılıyormuş” gibi, yan billboard: Erşan Kuneri, ikinci sezon çıkmış izlemedim ama Cem Yılmaz bozdu, bir başka billboard: hem Atatürkçülerden hem Filistin destekçilerinden boykotlu Disneyde yeni bir dizi yayında tüm Türk siyasi iklimi bu iki kutbu bir araya getirmeye çalışırken dizi film işlerini bırakıp bir parti mi kursanız acaba birileri festival festival bunun formülünü arıyor gibi düşüncelerle sonunda psikoloğa vardım. Sekreter randevumu doğrulamak için “randevunuzu check ediyorum efendim” dedi kontrol de zaten İngilizce değil mi entel olacağım diye ne bu tripler diye düşünürken zihnimin bir arka sekmesinde psikologla aralarında cinsel gerilim olup olmadığını düşünmeden edemedim sonra kendimi biraz suçlu hissettim ama bu var olduğu ihtimalini ortadan kaldırmaz ve sonunda odaya girdim. Kapının sağ tarafında büyük bir çay makinesi gördüm belli ki psikolog çayını kendi alıyor suçluluk hissim kayboldu, psikoloğa buradaki kadar neşeli olmasa da bütün derdimi anlattım çünkü ona para verdim, psikolog dinledikten sonra “Yavuz insanları yargıladığın ölçüde insanların seni yargıladığını düşünürsün, senin yapman gereken ilk şey insanları yargılamaktan vazgeçmek" dedi Düşündüm “Yurt görevlisi, taksiciler, teyzeler, eda erdem, cem yılmaz, sekreter” “Allah bilir hangi üniversiteden mezun bir de beni suçluyor.” diye düşünüp hızla odadan çıktım. Didaktik bir mesaj bekleyenlere özürlerimle...