Şimdi aydınlığa sesleniyorum, varlığın bir yanılsama mıydı yalnız, hiç olmadın mı sen, hiç doğmadın mı? Muhakkak geleceksin bir gün, düşeceksin bu kırılmış yüzlerimize. O vakit dinecek mi bu içimizdeki öfke, tıkanmış soluğumuz açılacak mı, unutacak mıyız bugünün yılgınlığını, bilmiyorum. Anlamaktan geri durmayacağım tek bir şey var artık, savaşacağız. Onurumuzla, insaniyetimizle, vicdanımızla duracağız bu karanlığın, kötülüğün karşında. Paslanmış çarklarıyla umudumuzu, yeni günümüzü, neşemizi öğüten bu canavar artık zar zor çeviriyor kendini. Onun katılığına sıcak birlikteliğimizle, zulmüne hiç durmadan bir birimizi sarmalayışımızla, düşmekten gocunmayarak tekrar tekrar inatla kalkışımızla tepki vereceğiz. Açı da bizim toku da bizim bu yer yüzü insanlarının hakkı için öğreneceğiz hepimiz doymadıkça kalkmamayı sofradan. Dışarıda yalın ayak ekmek arayanın da içeride o ekmeğe muhtaçlığından öldürülüp, dövülüp, aşağılananın da sızısı bu ülkedeki milyonların yüreğinde çarpıyor hala. Adaletimizi, hakkımızı, yaşama onurumuzu elbet geri alacağız toprağımızı satandan. Sevgiyi, aşkı, güzelliği ekeceğiz yeniden, eskisinden daha gür yeşerecek ormanlarımız. Yarınlarımıza inanıyorum, bugün ki kaygılı gözlerle paylaştığım aynı acıya inanıyorum, bizden çalınanı geri alacağımız günler de gelecek. Bu yolda unutmamalı ki güneş öyle ya da böyle doğacak, türkülerle biz çağıracağız onu, deyişlerimizle, asla eğrilmemiş, eğilmemiş geçmişimizle getireceğiz. Çoklar, adanmışlar, aldanmışlar, her türlüsünden karşıtla doluysa eğer etrafımız bilmeliyiz ki biz ne güdüleniz ne kendi idamımıza koşanlarız. Doğrunun, şüphenin, sorgulamanın, aklın ve yüreğin yolunda karşılaşanlar, birleşenleriz. Ne bir baş ne bir söylem gerek. Biz halkız ve yenilmeyecek, ezilmeyeceğiz buradayız. İnanacağız bir birimize başka da bir çıkışı yok cehennemin, inanacağız yanımızdaki ele…