Evren-1, 1996
Oğuz, otuzlarında, saçları seyrekleşmiş bir fırıncı. Her gün sabah sekizden akşam yediye kadar fırında çalışır ve halka taze ekmekleri araba-sepetlerde ulaştırır. Ardından evine gider, ailesiyle vakit geçirir ve gündemi takip eder. Eski yöntemle takip eder ama, bir yüzük gazeteyle. Sehpa radyolar, kanepe kolu televizyonlar ve bileklik telefonlar çıkalı uzun zaman olsa da vazgeçemez bu yüzük gazeteden. Eşi ve çocukları her gün onu uyarsalar da bir şey değişmez. Çünkü ona göre kanepe bilmem neyinin onun iradesinde akmayan yayınını izlemek veya bileğini sürekli yukarıda tutmak bir işkence gibidir, kişinin kendisine yapması gereksiz ve dışarıdan yapışırsa acı dolu. Oğuz ailesini sever, eşine yardımcıdır, çocuklarının başını okşar ve kulakları topluma kapalıdır.
O eylül akşamı da farklı değildi. Oğuz evine girdi, yemeğini yedi, çocuklarıyla konuştu ve en sonunda hırkasını giyinip balkondaki yumuşak sandalyesine oturdu. Önündeki ufak sehpaya kahvesini bıraktı, yüzüğü alıp sağ elinin baş parmağına taktı. Parmağını iki kez yukarı aşağı yönde salladı, turuncu ekran hızla açılıp yumuşak bir kâğıda dönüştü ve kucağına düştü. İlk sayfa; politika. Uzun zamandır politika ile ilgili tartışmalardan uzaktı. Keyifle güldü, zihninde kocaman yerler açılmıştı o zamandan beri! Birkaç başlık ilerletti, sayfanın sonuna gelince sağ alttaki küçük okla sayfayı değiştirdi. Önündeki sayfa silinip gazete okuyucularının tartıştığı sayfaya çevrildi. Başlıkları yavaş yavaş geçerken gördüğü şeyle saç dipleri bir anlık sızladı. Şiddet ve tecavüz protestosu başlığının altında 7395 Yasası'nın iptal isteği. 7395 Yasası; ülkelerinde şiddet gören, tacize uğramış tüm insanları korumak için var olmuş, pek sık uygulanmayan bir yasaydı. Elleri titrerken başlığa girdi, sakin olmaya çalışarak yazılanları okudu.
"Kadınların öldürdüğü ve duyulmayan erkekler, eşlerinden baskı gören erkekler, neden nafakayı sadece erkek ödüyor, kadın sevgilisiyle konuşmasına izin vermediği için kocasını şikâyet etmiş, toplumun aile yapısı bozuluyormuş..."
Aman, bir sürü birbirinin tekrarı yazı. Gazetesini sehpaya bırakıp kahvesini aldı, artık düşünmeye bir konusu vardı. Toplumdaki erkekler.
Ataerkil bir toplumdaydı, erkekler el üstündeydi ve kadınlar çizmeden aşağıda. Oldu olası saçmaydı bu, Allah'tan son nesiller akıllıydı da sesleri çıkıyordu, yoksa bunun gibi bir sürü başlık görürdü. Kahveden bir yudum. Ama ataerkil toplumun erkeğe olan baskısını tamamen göz ardı edemezdiniz. Erkek, taş fırındır. Erkek, çalışır eve ekmek getirir, ağlamaz, yumruğunu masaya vurdu mu dinletir kendini, güçlü olur, futbol sever, ev işi yapmaz, ne o öyle hanım köylü gibi, gururu incinir ev işi yaparsa, eşinden çok fikir almaz, ne o öyle kılıbık gibi, eşinden az kazanamaz, eşinden kısa olamaz, bir kadın karşısında ceket iliklemez. Bakım yapmaz, çok dar giymez, çok bol da hoş durmaz.Tam da bu sebepler yüzünden açılmıştır başlık. Eğer ki bir erkek nafakadan şikâyet etseydi toplum onu hor görürdü. Eğer ki bir erkek eşinden şiddet gördüğünü belirtseydi toplum derdi ki: "Erkek olacak bir de, yakındığı konuya bak. Kırık bu kırık." Ağlamaktan konu açamazdınız bile mesela. Bu yüzden içine atarlardı ve ağlamayı gerektiren duyguların hepsi şiddet olarak dışa vurulurdu. Onu o kadar yüceltirlerdi ki dayanamazdı bu yüke. Bazen çocuklarını sevmek bile suçtu erkek için. Depresyona kadar ilerlese, mesela terapiye ihtiyaç duysa gidemezdi, erkek adam depresyona girecek kadar güçsüz müydü? Bir erkek aldatıldım derse kadın kadar o da suçluydu, sadece üzülürdü belki böyle yetişmese ama el alem ne derdi sonra? Felaket. Toplum erkeği böyle yetiştirirdi, sonra şiddet görenler gömülü kalınca veya nafakayı erkek verince ses çıkarırlardı toplum yapısı bozuluyor diye. Bozulsun, diye bağırdı zihninden Oğuz. Kahvesinin boğazını yakan son yudumunu içti ve kırmak ister bir heyecanla sehpaya bıraktı fincanı. Isınan boğazıyla daha sesli bağırdı bu kez zihninden: Bozulsun ataerkil toplumun cinsiyetçi yapısı ve tekrar dizelim, geçmişten eşit ve gelecek kadar bağımsız olsun.