Ben büyümeyi küçük yaşta öğrendim

Ve sevişmeyi en az senin kadar iyi bilirim.

Balkonda unuttuğum çiçekleri her sene kurutur,

Annemde inadına her sene yeşertirdi.

Bunun büyümemle bir ilgisi yok, aynı zamanda sevişmekle de...

Sadece bil istedim.

Ben ara ara annemden bahsetmeyi severim.

İçimde kendimle büyüttüğüm ormanlarım vardı

İçimdeki ormanları gördükçe annem, cennet kokulum derdi...

Sanki insan bilir gibi cenneti...

Ben eskiden öyle neşeli, öyle sevecendim ki kuşlar bile oturur beni dinlerdi.

Yaşamaktım ben!

Yaşamın ta kendisi!

Tıpkı bir elma gibi...

Elmaları bilirsiniz.

O elma ki, bütün yaşamakları var, bütün varları yok etti.

Ah, derdi annem, ah eski gençliğim olsa...

Gençliğin yenisi mi vardı ki?

Annem her ah dediğinde içimdeki ormanlar kururdu.

Kurudukça dalları göğsüme batar, gençliğimden utanırdım.

Bir elma oysa, bir elma her şeyi çözebilirdi.

Ben oradaydım.

Bütün bu isyanın derinliğin ve devrilmişliğin olduğu yerde.

Üryan doğduğumda yirmi beş yaşındaydım.

Ben annemin göğsünde, Orta Doğu'nun ortasında habire kanayan bir yarayım.

Saçım başım da dağınıktır benim.

Dilimde anneannemden miras üç beş küfürle,

Kuytu sokak aralarında ben en çok bensizliğime yanarım.

Bu arada anneannem de hükümet gibi kadındır.

Benim öyle bir yalnızlığım var ki padişahlar kıskanır.

Oysaki baksanız yüzüme, içimde lunapark var sanırsınız.

Sanmayın ey abiler!

Her yetimi babasız, her güleni ahlaksız sanmayın.

Sanmayın ey abiler, ben yaşlandım.

Üryan bir yaşamım ben!

Yaşamın ta kendisi!

Tıpkı bir elma gibi