Kendimi yaşayamadan öleceğim.


Gece güne dönerken okuduğu, yıllar önce unutulmuş bir günün öğleninde okul kütüphanesinden alınmış kitabın en arka sayfasına iliştirilmiş, adı sanı olmayan mektubun ilk cümlesiydi. Ayrıca şimdilerde geri dönüştürülmüş olduğunu tahmin ettiği defterine yazdığı birkaç cümleden biriydi. Toplum ve teknoloji nesilden nesle değişse de birey olarak insanın hissettiği tüm duyguların çağlar boyu aynı kalması tuhaftır. O gece okuduğu, yıllar öncesinin kız çocuğuna ait, mektupta kendi cümlelerini görünce ileriki günlerde uzun uzun düşünmüştü bu konuyu. Basitti insan, çağlar boyu farklı yaşam şartlarında aynı duyguyu farklı ruhlarda ve bedenlerde tadan bir kukla. Nereden baksan bir gölge oyunu kadar basittir insan, yapacakları tahmin edilir; düşünür, var olur, toplumla birleşir ve geçmişin tozuna dönüşür. Şimdi elindeki mektup; geçmişin tozu, geleceğin varlığı ve onun şimdisi:


"Kendini yaşamadan öleceksin. Sokaktakileri izleyeceksin, istediğin hayatı yaşayanları izlemeyi tecrübeleyeceksin. Mesela şu an o elbiseyi giyemeyeceksin, ileride giyersen de anlamı olmayacak. Arkadaşlarınla kısacık yaz gecelerini uzatamayacaksın. Etrafındakileri dinleyeceksin, yaşayanları göreceksin. Çocukluğunun bitişini hazmedemediğin, büyümeyi dahi beceremediğin için gürül gürül akan hayatın yarısına gelmediğini düşünürken öleceksin. Kendini sevemedin, beceremedin. Seni seveni bile sorgulayacaksın, arkadaşlarına dolu gözlerle bakacaksın; yetersiz hissedecek kendini yalanlara inandıracaksın. İnsanları bir bir kaybedecek, aynadakini zihnindekiyle uyuşturamayacaksın. Yabancılaşacaksın. Evini hissedemeyecek, aidiyet için sürüneceksin. Kendini bir labirentin içine atıp dışarıdakilere bakacaksın. Kıskanacaksın, küçüldüğünü hissedeceksin. Kendini aşağılayacaksın. Hepsi olmak isteyip biri bile olamayacağın insanları göreceksin. Gelişmek isteyeceksin ama parmağını kaldıramayacaksın. Baharlar dönecek, keşke bir daha doğsam diyeceksin; benim, ben olmama izin vermediler diyeceksin; ben, nasıl ben olurdum ki sorusunu soracaksın ve bir kış gecesi ay pencerene vururken bu yaşına kadar kendini bile tanıyamadığını anlayacaksın.


Ah, bir kere farkına varmışsın çağlayan zamanın ve asıl olmak istediğin kişiden tamamen uzakta olduğunun; bileğine pranga olacaklar, ağlamadan uyuyamayacaksın. O çok istediğin hayatları yaşayamayacaksın, maymun iştahlı asalak, bir hayatın varken herkes olamazsın."