Bırakın, bir saksının içinde oturayım,

Örümcekler fark etmesin beni.

Sus pus olmuş bir sardunya, yüreğim.




Ama asıl son kez yattığımda bilinecek değerim:

Ağaçlar dokunabilir o zaman, bana ayıracak zamanları olur çiçeklerin.❞




Gümüşüm ve dobrayım. en küçük bir önyargım yok.

Anında yutuyorum gördüğüm her şeyi, olduğu gibi, hoşlansam da, hoşlanmasam da ondan.

Zâlim değilim, -doğrucuyum yalnızca-

Dört köşeli gözüyüm küçük bir tanrının.

Düşünceye dalıyorum karşıki duvarda çoğu zaman.




Sarsılıyor her kürekle soğuk dünyalar.

Ruhu içimizde siyahlığın, balıkların içinde.

Kaldırıyor bir kırık dal, vedalaşırcasına, solgun bir eli.


Yıldızlar açıyor ortasında zambakların.

Kör etmiyor mu gözlerini böylesi anlamsız sirenler?

Şaşkınlık içindeki ruhların sessizliği bu.




Gözden ırak bir yerde yatıyorum beş gündür.

Delinmiş bir varil gibi, yatağımın içine akıyor yıllar.

...

Uyuklayarak, sallanarak, saçlarıyla oynayarak.

Kendi kendime annelik ediyorum, tülden bir kundakta açıyorum gözümü,

Bir bebek gibi pembe, bir bebek kadar yumuşak.




Bakma şu anda yaşadığıma, ölüydüm o zamanlar

Yine de yakınmıyordum bundan, bir taş gibi

Boyun eğmiştim yazgıma.

Şu kadarcık anlayış göstermedin bana, -hayır-

İzin bile vermedin, küçük, saydam gözümü gökyüzüne dikip

(Umutsuzca tabii) maviliği ya da yıldızları kavramama.




Sana eğiliyorum, bir fosil gibi duygusuz. Burada ne olduğumu söyle bana.





Sisler eski yaşantıların bir parçası

Yeniden diriltiyorlar döve döve yok ettikleri kayaları,

Denizin kıyamet-şamatasında yuvarlanan ruhlar.

Umutsuzca yükseliyor kayalar, iççekişler gibi.

Arasında yürüyorum onların, pamukla tıkıyorlar ağzımı

Boncuk boncuk yaşlar akıyor gözlerimden,

Özgür bıraktıklarında beni.




Tüm geceyi uykusuz geçirebilirim gerekirse

Bir yılan kadar soğuk, gözkapaksız.

Ölü bir göl gibi sarıyor beni karanlık.




Bu ışıkta kan siyahtır. Bana adımı söyle.




Yaşamak ince iş

Böyle bir toplulukta;

Karanlık ürkütücü.







Suyu Geçiş (Crossing the Water), Sylvia Plath'in eşi Ted Hugs tarafından yayımlanmak üzerine Sylvia Plath'in vefatından sonra derlenen, şiir koleksiyonudur (1971). Gizdökümcü şair Plath'in bu kitabındaki şiirleri, tıpkı Ariel ve Seçme Şiirler'inde yer alan şiirleri gibi geçiş şiirlerini barındırır. Yalnız bırakılmışlığın, anlaşılmamanın, bir kenarda unutulan olmanın ve gözden çıkarılmanın derin acısını hayatından, içinden kırpa kırpa akıttığı dizelerin her kelime ve vurgusunda; atmosferinde, imgelemler bütünlüğünde yer yer pamuk gibi hafif, yer yer altında ezildiği yaşam yükünü görebilir; içine de okutan herkes. Her şeye rağmen umutluydu da.

Bıraktığı ize sevgiyle...