Yaşamayı bir sanat olarak görürüm. Çünkü her sene yeni öğrendiğimiz bilgiler ve etrafımızda oluşan olaylardan yeni bir roman yaratırız. (Ben roman dedim ama siz isterseniz tuvale resim yapmak ya da mermeri yontup heykel yapmak da diyebilirsiniz.)


Gariptir ki inanlar yaşama sanatında bir Dostoyevski, bir Picasso ya da bir Michelangelo iken ben iki kelimeyi bir araya getiremeyen ve ne hikmetse hâlâ yazar olmaya kendini zorlayan biriymiş gibi davranıyorum. İkili ilişkiler konusunda bu kadar beceriksiz olmanın da bir nedeninin olduğunu düşünüyorum.


Yanlış anlamayın insanları suçlamıyorum ama kendime de kıyamıyorum. Gerekmediğinde konuşmadığım doğrudur. Hatta gerektiğinde de çok fazla cümle kurmam. Bu bir neden olabilir fakat gördüklerim de beni bu duruma itiyor. İnsanların konuşanların yüzüne nasıl güldüğünü ve başkaları ile onu nasıl çekiştirdiğini çok net bir biçimde gördüm. Buna da insan ilişkilerini yönetme adını taktıklarını öğrendim. Ben neden sosyal biri olamadığımı o an anladım. Ben insan ilişkilerini yönetmeyi pek beceremiyorum.


Yalnızlık çoğu zaman sevdiğim bir durumdur. Gel gör ki insan arada bir de olsa konuşmak ve sosyalleşmek istiyor. Denedim ama bu saate kadar pek beceremedim. Bundan sonra da becerebileceğimi zannetmiyorum. Bekle beni yalnızlık... Çok sevdiğim arkadaşım.