Yaşlanmayan bedenimizin ruhu nasıl bu kadar yaşlıydı peki?

Milyar yıldır dünyanın bu yaşlılığında nasıl genç hissedemedik?


Hayatımızı oyun yeri olmasına nasıl izin verdik?

Gireni çıkanı nasıl seçemedik?


Biz girenleri uslu çocuklar mı sandık?

Yaşlı ruhumuz şeker mi vermek istedi sadece...


Oysaki gördüğümüz her bebek için bir dilek dileyen bizler,

Şimdi nasıl oldu da karamsarlığın ellerindeyiz?


Bir uyanış bu kadar mı zordu peki?

Beyinlerimizin zincirlenişi bize dayattırılan kalıplardan kaçış çok mu zordu?


Biz farklılaşmaya nasıl çalışamadık?

Biz masumlara dua ederken kendi çocukluğumuza hiç mi dönmeyi istemedik?


Ya da sadece her şey için çok geç olduğunu,

Ruhumuzdaki kan kusan çocuğun çoktan öldüğünü sandık...


O bizim için çok dayandı, biz kördük.

O direndi, biz gerekçelerle kendimizi benliğimizden uzaklaştırdık.


Bu dünyada gerçekleşmeyen şeyler adına yaşamayı reddettik

Oysaki gerçekleştirmek bizim elimizdeydi.