Yavuz Çetin, 1970 yılında Samsun’da dünyaya gelmiştir. Çocukluk yılları, Türkiyenin dört bir yanında, babasının mesleği gereği (gazetecilik) seyahatler ederek geçmiştir. Yavuz Çetini ölümsüz kılacak sanat dalı olan müzik ile, çocukluk yıllarında çaldığı ilk enstrüman olan cura sayesinde tanışmıştır.

Yavuz Çetin cura çalmaya başladığında, henüz on yaşındadır. Curanın ardından ise, bağlama çalmayı öğrenerek, kendisini enstrümanlar konusunda eğitmeye devam etmiştir. Enstrüman kullanmaya bir dönem ara vererek sadece bir müzik dinleyicisi olan Yavuz, duyduğu elektro gitar sesini çok sevmiştir. Türk rock müzik tarihinde kendine yeri doldurulamaz bir nokta yaratacak olan gitar enstrümanı ile, 1985 yılında tanışmıştır. Öncelikle elektro gitar çalmaya başlamış, ardından da Hasan Cihat Örter ile birlikte elektro gitar çalışmalarına başlamış ve bunu sürdürmüştür.


1990 yılında İstanbulda, Batu Mutlugil, Zafer Şanlı ve Kerim Çaplı ile birlikte “Blue Blues Band” isimli grubu kurmuştur. Grup arkadaşları aynı zamanda yakın müzisyen dostlarıdır. Batu Mutlugil ise, günümüzn sağlam gruplarından Dumanın gitaristi Batuhan Mutlugilin babasıdır. Kurmuş oldukları bu grup ile, özellikle 1970’li yılların rock parçalarını yeniden seslendirmişlerdir.

//Wikipedia



Yavuz Çetin, Kadıköy “Shaft Rock – Blues & Jazz Club” isimli mekanda sahneye çıkardı. Gece sahneye çıkıp, gündüz ise Satılık adını vermek istediği ikinci albümünün stüdyo çalışmalarını yapmaktaydı. Bu dönemde Yavuza, yoğun depresyon teşhisi konulmuş, ancak kısa süreli tedavi sonrasında Çetin taburcu edilmişti. Takvim yaprakları 15 Ağustos 2001 tarihini gösterdiğinde ise, akşamüzeri saat 19.00 civarlarında Yavuz Çetin, Boğaziçi köprüsünden atlamış ve hayatına son vermiştir.



Yavuz'un ardından, en çok “”Yaşamak İstemem Artık Aranızda”” sözleri ile bilinen şarkısı anıldı. Bu şarkının, Yavuzun ölümüne işaret ettiği de söyleniliyor ki bana göre öyle.. Popüler kültürden, yozlaşmalardan, taklit ve sahte yaşantılardan sıkılan Yavuz Çetin, bu ruh halini şarkılarına da yansıtmıştı“Yaşamak İstemem Artık”


Sana öğretilen her şey

Bana önerilen her şey

Bana dayatılan yaşantı

İşe yaramaz bir çöplük

Yarattığınız sistemler

Kullandığımız yöntemler

Yaşamak istemem aranızda

Belki de terslik bende

Yapamadım bu düzende

Kaçacak delik arar oldum

Sürüngenler şehrinde

Eğitilmiş köpekler

Doymak bilmez maymunlar

Yaşamak istemem artık aranızda

Benden bir ruhsuz yaratmayı

Nasıl başardınız

Benden bir hissiz yaratmayı

Nasıl başardınız

Benden bir uyumsuz yaratmayı

Nasıl başardınız

Benden sizden biri yaratmayı

Nasıl başardınız

Yaşamak istemem artık aranızda



Benim Yavuz Çetin ile tanışmam henüz 12-13 yaşlarındayken mahallemdeki abilerimin Rober Hatemo'nun 'Beyaz ve Sen' ile yaşadıkları aşk acılarının yanında, gerçekten tutkuyla aşık olan kimilerinin dinlediği o sert şarkılarla olmuştur. İlköğretim yıllarında "Herşey biter", "Yaşamak istemem" parçaları küçük zihnimde büyük duygular uyandırmıştı.


Yaşadığım güzel ve kötü tüm hatıralarımda Yavuz Çetin yine kapımı çalar, bana içinde bulunduğum durumun karmaşıklığını, sevdaların bir gün elbette bitebileceğini öğreten isim olmuştur. En güzel ve en kötü duyguları yaşadığım insani ilişkilerimin ardından Yavuz Çetin seven insanlarla yolumun kesişmesi en büyük mutluluk kaynağım arasında yer almıştı. Kimi arkadaşlarım sanırım deli'yi benden daha çok seviyordu. Benim Yavuz Çetin sevgim aslında biraz gizli ve dönmek istediğim çocukluk yıllarıma ait güzel anılardı. Tabi o yıllara gerçekten Yavuz Çetin'in kim olduğunu, nasıl bir hayat yaşadığını ve ölümünü bilmiyordum.


Yıllar geçti, 2017 yılı yapımı Blue adlı belgesel çalışmasını yeniden izlemek istedim. Bu aslında benim kişisel yaşantımda kendimi Yavuz Çetin'i en iyi anladığım dönemlerin bir hatırasına saygı, hem de Yavuz'u biraz daha tanımanın kapısını açacaktı bu belgesel bende. Blue Blues Band dönemleri, yaşadığı depresyon ve diğer psikolojik rahatsızlıklar Yavuz Çetin'i karamsarlık ve tükenmişliğe sevk etmişti. Onun ve grup arkadaşı Kerim Çaplı'nın mükemmel yetenekleri ne yazık ki hayat karşısında biraz yenik düşmüştü. Yavuz Çetin belki de hayatının son döneminde her şeyden biraz olsun yorulmuştu. Bir süre müzikten uzaklaşması ve oğlu Yavuz Can ile vakit geçirmesi belki de yorgun gitaristin en güzel hatıraları olmuştu.

"Yavuz Çetin'e olan hayranlığım ve tutkum yeniden bir hayat bularak tekrar canlanmıştı, yeni bir yer yeni insanlar. Bu insanlar yavuzu pek bilmezdi, çok azı bilirdi bilen de aslında müziği ile bilirdi ben ise o'nu tükenişi ile bilirdim olgunlaştıkca..bu o yerde bana derin bir varoluşsal sancı katmıştı.."