Plak dolabından rastgele bir plak alıp eski pikaba doğru ilerledi. Plağı yerleştirdi ve her zamanki gibi turuncu loş ışığın altında bulunan siyah koltuğuna oturdu. Uzun müddet yerinden kalkmadı. Farkına varmadan yarım pakete yakın sigarayı içmişti bile. Plak bitince yerinden kalkıp farklı bir plak almak için dolaba yöneldi. Yine rastgele bir plak aldı, bu ona farklı gelmişti ama çok düşünmeden pikaba yerleştirdi. Bu müzik ona tanıdık gelmişti. Ama tam hatırlayamadı. Çok üstünde durmadan dinlemeye devam etti. 


Sabah gözünü koltukta açmıştı. Gece uyuyakalmıştı. Belinin biraz ağırdığını hissetti ve eliyle ovuşturdu. Kalkıp kahvaltısını yaptı ve işe gitti.

Yaklaşık on gün böyle geçtikten sonra Elif'in siparişleri artık hazırdı. Arayıp siparişlerin hazır olduğunu söyledi. Elif akşama doğru alabileceğini söyledi ve teşekkür edip kapattı. Akşamüzeri dükkanın önüne bir kamyon yaklaştı ve içeri Elif girdi. Merhabalaşıp siparişler arabaya yüklenirken Yavuz, Elif'e kahve ikram etti. Bir müddet sessizlik olduktan sonra Elif, dükkanın duvarlarındaki fotoğrafları gördü-, kalkıp inceledi. Yavuz da Elif'in ilgisi karşısında incelik etmek için yanına gitti ve hangi fotoğrafın nerede, ne zaman ve hangi olayın içinde yaşandığını anlattı. Elif fotoğrafları Yavuz'un çektiğini öğrenince çantasına yöneldi ve bir dosya çıkardı. İçinden birkaç fotoğraf çıkarıp Yavuza gösterdi. Elif de aynı şekilde fotoğrafları anlattı. Muhabbetleri devam ederken eşyalar yüklenmişti. Artık gitme zamanı gelmişti. Elif teşekkür ederek dükkandan ayrıldı.


Yavuz da saatine baktı ve artık dükkanı kapatıp gitmenin zamanının geldiğini düşündü. Ama eve gitmek istemiyordu. Çekmecesinden eski fotoğraf makinesini aldı. Güneş batmak üzereydi. Belki fotoğraf çekecek güzel bir yer bulurum ümidiyle dükkanı kapatıp evinin önünde duran yaşlı sayılabilecek arabasına gitti. Ne zamandır kullanmadığından tozlanmıştı. Birkaç kez marşa bastıktan sonra çalıştırabilmişti. Ne zamandır gitmediği orman yoluna çıkmak istedi. Eskiden orada gün batımını izlerdi. 

Orman yoluna geldiğinde güneşin son ışıkları geçiyordu ağaçların arasından. Birkaç fotoğraf çektikten sonra arabaya binip biraz dinlenmenin güzel olacağını düşündü. Koltuğunu yatırıp radyonun sesini kıstı. Güneşin son ışıkları da artık görülmemeye başlarken uyuyakaldı. 


Bir cam tıkırtısıyla gözlerini açtı. Karanlıkta belli belirsiz görebildiği kişi Elif idi. Kapıyı açıp dışarı çıktı. Ancak kimse yoktu. Ufak bir şaşkınlıktan sonra uyku sersemliğidir diyerek tekrar arabasına bindi. Saat geç olmuştu zaten eve gidip yemek yemeliydi. Evin kapısını açtığında mutfak dağınık gözüküyordu. Bu onun hiç âdeti değildi fakat unutkanlığının yine baş gösterdiğini düşünüp biraz atıştırdıktan sonra mutfağı toparlayıp koltuğa uzandı. İlginç bir şekilde hemen uyuyakaldı. 


Sabah uyandığında gün yeni aydınlanmaya başlamıştı. Sakin, durağan yaşantısında bir farklılık olduğunu hissediyordu. Ve ilginç şekilde uyanır uyanmaz aklına ilk gelen şey Elif'in ismiydi. 

Aşka inanmayan bir insandı Yavuz. Aşkın gelip geçici bir tutku olduğunu düşünen ve ağır bir insan için tercih edilmeyecek olduğunu düşünürdü. Sevmek sevdalanmak ise Yavuz'un inandığı gerçeklerdi. Ve bunlar içinde zamanın olgunlaşması gerektiğini bilirdi. Bunları bilmesine rağmen daha yeni tanıdığı Elif'in sabah kalkar kalkmaz aklına gelişini bir türlü anlamlandıramıyordu. Bu sevda değildi. Aşka da inanmadığından bu duruma bir isim veremedi. 


Kahvaltısını yapıp dükkana gitti. Giderken kafası bir hayli yoğun ve karışıktı. Geçmişe bağlı kalmayı uzun zaman önce terk etmiş olan Yavuz, yakın geçmişi üzerinde düşünüyordu. Hayatındaki bu değişim, Elif'i tanıdıktan sonra gerçekleşmişti. Bu düşüncelerle oturdu dükkandaki koltuğuna. Çayını bile söylememişti. Bu durum gerçek anlamıyla bir sorundu. Bu düşüncelerin arasına bir kapı sesi girdi. İçeri Elif girmişti. Ayağa kalktı ve Elif'i karşıladı. Gözlerine bakamıyordu. Hâl hatır mubabbetinden sonra Elif eşyaların, evinde çok güzel durduğunu belirterek teşekkür etti ve birkaç eşya daha sipariş etmek istediğini söyledi. Yavuz siparişleri aldı. Elif iyi günler diyerek dükkandan ayrılırken Yavuz duraksadı ve Elife seslenip dün akşam orman yolunda bulunup bulunmadığını sordu. Elif şaşkın bir ifadeyle hayır diye cevap verdi. Neden sorduğunu merak edince de Yavuz biraz geçiştirircesine ona benzeyen birini gördüğünü söyledi. Elif tekrar iyi günler dileyerek oradan ayrıldı. 


Yavuzun kafası tamamen bulanmaya başlamıştı. Çünkü hiç olmadığı kadar bir konu üzerinde düşünüyordu. Dükkanı erkenden kapatıp eve döndü. Çay koyup siyah koltuğuna oturdu. Düşünmekten artık yorulduğunu fark edince müzik dinlemeye karar verdi. Pikabına yerleştirdiği plak uzun süre çaldı ama kulakları çok da müziği duyuyor denemezdi. Bir ara gözleri kapandı ve uyuyakaldı.


Gözlerini açtığında dükkanda oturuyordu. Masaya dokundu bir an nerede olduğunu şaşırarak. Önündeki kağıtlara baktı. Elif'in siparişleri yazılıydı. Kafası tamamen bulanan Yavuz dükkanı kapattı ve eve döndü.