Aslen Norveçli olan yazar Karl Ove Knausgaard, Bergen Üniversitesi'nde edebiyat ve sanat eğitimi aldı. 1999-2002 yılları arasında bir Norveç edebiyat dergisinde editörlük yaptı. Dante'nin Don Delillo ve İlahi Komedya eserleri hakkında yazılar yazdı.
1998 yılında Dünya Dışı romanı ile Norveçli Eleştirmenler Edebiyat Ödülü - En İyi Edebi Eser Ödülü'nü aldı. Cesur ve hayatına dair çarpıcı detayları okuyucu ile paylaşan yazar Knausgaard, "Bu dünyada kendime yeteri kadar utanç verici zaman yaşattım. Bir noktadan sonra her türlü fikir, endişe, hayal ve hırstan arınıp tamamen saf özgürlüğü hissetmek istedim. Kaçmıyorum, saklanmıyorum, başkasını oynamıyorum. 6 bin küsur sayfayı, sadece özgür olmak için yazdım, başkası okusun diye değil." cümleleri ile kendini ifade etse de, altı kitaplık Kavgam serisi ile Selfie çağının baş yapıtı olarak nitelendirildi. Bu otobiyografik seri 22 dile çevrildi ve 25 uluslararası ödül aldı.

Başlıca Eserleri:
1998 Dünyanın Dışında,
2004 Herşeyin Bir Zamanı (Var),
2009 Çocukluk Adası,
2009 Aşık Bir Adam,
2009 Kavgam (6 cilt),
2010 Bahar Yağmurları,
2010 Karanlıkta Dans, ,
2011 Mücadelem (5.kitap),
2011 Son,
2012 Ailede Bir Ölüm,
2012 Babanın Ölümü,
2015 Kış,
2015 Sonbahar,
2016 Bahar,
2016 Yaz,
2019 Bu Kadar Az Alanda Bu Kadar Özlem,
2020 Sabah Yıldızı,
2022 Sonsuzluk Ormanındaki Kurtlar,
2023 Üçüncü Reich,
2024 Gece Okulu,
2024 Üçüncü Krallık

Eserlerinden birine kısaca bakacak olursak;
Mevsimleri temel alan otobiyografik dörtlüsünün ikinci cildi olan Kış (2015), günlük meditasyonlardan ve doğrudan Knaugsaard'ın doğmamış kızına gönderilen mektuplardan oluşan, acı verici derecede güzel bir koleksiyon.

Kışın, kızının doğumunu bekleyen büyük Karl Ove Knausgaard'a yeniden katılıyoruz. Onun gelişine hazırlanırken, sanki ilk kez görüyormuş gibi dünyayı değerlendiriyor. Benzersiz hassas üslubuyla ay, su, dağınıklık, baykuşlar, doğum günleri hakkında yazıyor; konularının sadece birkaçını saymak gerekirse. Bu çok tanıdık nesne ve fikirleri yeni anlamlarla dolduruyor, hiçbir şeyi olduğu gibi kabul etmiyor. Ufukta yeni bir hayat var, ancak dünya da kış uykusunda, havaların ısınmasını bekliyor ve bu nedenle bakışları çelişkili bir melankoli tarafından etkileniyor.

Şaşırtıcı, şefkatli ve son derece güzel Knausgaard'ın yazıları başka hiçbir şeye benzemiyor. Bir şekilde dünyayı gerçekte olduğu gibi, hem sıradan hem de yüce olarak gösteriyor.

Kısacası kendisi için ilginç özellikleri olan yazarlardan biri diyebilirim.