Midem bulanıyor ve ardından kusmak istediğim kelimeler azığımdan çıkıveriyor. Söylemek istediğim her şey aniden kanlarla birlikte etrafa saçılıyor. İnsanların yüzlerine, kıyafetlerine ve kapkara kalplerine bulaşıyor. Bir seremoni başlatıyorum ve ona bir cinayet süsü veriyorum. Ölü bir insanın ağızından konuşuyorum, konuşurken kurtçuklar etrafa saçılıyor, rahatsız ediyor ve rahatsız etmesi hoşuma gidiyor. Çığlık atıyorum ama sesim çıkmıyor. Yardım istiyorum ama kimden bilmiyorum çünkü kendim dışında kim bana yardım edebilir, bilmiyorum. Konuşamıyorum ve bu yüzden yazıyorum. Ağlayamıyorum ve bu yüzden yazıyorum. Cinayet işleyemiyorum ve bu yüzden yazıyorum. Dünyada bana benzeyen bir kişi daha olması için, beni anlaması için içten içe yalvarıyorum. Çünkü eğer yoksa tüm bu yükü tek başıma nasıl kaldırırım, bilmiyorum. Eridiğimi hissediyorum. Kustukça kusuyorum ve vücudumdaki tüm kanı kaybediyorum. Bütün ilhamım yok oluyor, kanadıkça bunu hissediyorum. Hayatımı hayallerime buluyor ve bunu da belki başkaları da hisseder diye bembeyaz bir sayfaya aktarıyorum. Ellerimi bir kadının bedeninde gezdirir gibi gezdiriyorum klavyede. Tuşlara her basışımda ayrı bir zevk alıyorum. Her basışımda ayrı bir dert aktarıyorum ve her basışımda ayrı bir suç işliyorum. Öldürdüğüm ruhlar bana musallat oluyor ve onları anlatmam için bana yalvarıyor. Kafamdaki sesler vücuduma akın ediyor ve kalbimde ağır bir yara bırakıyor. Onlarla yaşamak bana zevk veriyor. Derin bir nefes çekiyorum ciğerlerime. Sanki son kez çekiyormuşçasına... Ardından da insanlara cehennemi anlatmaya başlıyorum. İnsanlardan nefret ediyorum ama aynı zamanda aşığım. İnsan olmalarına aşığım. İçlerindeki insanı sömürmeye aşığım, duygularına çökmeye ve onları kanatmaya aşığım. Kanlarını içmeye aşığım. Ve tabii ki acizce olan yakarışlarına aşığım. Çünkü insanım ve her ne kadar sıyrılmaya çalışsam da insanca duygularla donatıldım. Bazen hatta sık sık yaşamak istediğimi sanmıyorum. Ömrümün sonuna dek yazacağım demiştim ve artık ömrümün sonuna geliyorum. Kendi ömrümün sonun kendim getiriyorum çünkü ben kendimin tanrısıyım. Sanırım boğularak ölmek istiyorum çünkü ölümü hissetmek istiyorum. Suda boğulmak istiyorum çünkü çiğlerim patlasın ve kimse bedenime ulaşamasın istiyorum. Geriye sadece yazılarım kalsın. Bir sandalla denize açılıyorum ve yeterince açıldığımı hissettiğimde ayağıma zincirle ağır bir taş bağlıyorum. Ardından da sandalı batırıyorum ve onunla birlikte batıyorum. Vücudum suya girmeye başlıyor. Başım girmeden önce son bir soluk alıyorum. Ardından da kendimi tamamen bırakıyorum. Derinlere gittikçe basınç artıyor ve soluğum azalıyor. Bir süre sonra kulak zarım patlıyor ve son nefesimi de verince çiğlerim su ile dolup patlıyor. Acısını hissediyorum. Ölüyor olmak hoşuma gidiyor.