Bugün

Sabaha karşı

Anneannem ölmüş.


Ölüm saati 6.12 diyerek not düştüler kağıtlara.

Anneannemin hiç fotoğrafı yoktur bu dünyada,

Ama Allah’a şükür dikili ağaçlarının gölgesinde hâlâ çocuk sesleri.


İlk ölüsünü gösterdiler bana beyaz önlüklüler,

Yaşarken anımsadığım elleri,

Şimdiyse kaskatı yatıyor sedyede.

Allah’ım!

Yere göğe sığdıramazken bu kadını,

Uzun ve soğuk sedyeye, nasıl sığdırmış çocuk gibi kalan bedenini.

Üstelik çemberi de sımsıkı yüzünde, ağzı da hafif aralı...


Allah’ım

Anneannem okuma yazma bilmez ki daha!

Hiçbir kitabının sayfasını aralamadan ölüm araladı gözlerini...


Sabaha karşı 6.12’de geldi ölüm haberi.

Üstelik ölüme kardeş olan uykuyla koyun koyuna yatarken ben.

Ah Allah’ım, nedir bunca ölümcül günahlarımız?

Daha kitaplarının sayfasını bile aralamamıştı ki anneannem.

Döküldü yazgısı 6.12 sularında kağıda.


Ve ben girmiştim uykuyla ölümün koynuna bir gece.

Uyandığımda ne ölüm vardı yanımda ne de anneannem.

İkisi de gitmişti çocuk sesleri gibi çoktan uzaklara.