3 yıl önce yazdığım bu öyküyü düzenleyip sizlere sunuyorum. Umarım beğenirsiniz.
Olması gerektiği gibi değil. Çok daha soğuktu o gün. Soğuğu daha fazla hissetmek için dışarı çıktım. Kalabalık bana büyük bir heyecan veriyor. Bambaşka görünüşler, bambaşka hayatlar... Basık bir büfeden çakmak aldım. Ellerim için önemli. Çakmağı her yaktığımda rüzgar, çok iyi bir şey yapıyormuşçasına hızla söndürüyor. Vazgeçip cebime koydum. O esnada dikkatimi bir adam çekti. Sırtımı duvara yaslayıp izlemeye başladım.
Asla yerinde duramıyordu. Bir oturup bir kalkıyor. Kalktığında hızlı adımlarla kısa yokuşu çıkıp iniyor, oturduğunda heyecanla ama bir o kadar gergin bir şekilde dizlerine vuruyor. Gözlerinde açıkça görülen kin, beni biraz tedirgin etti. Elleri yorulmaksızın, kriz geçirircesine titriyordu. Uzun bir süre orada kaldığı için onu inceleme fırsatı buldum. Otuzlarında, kumral, uzun boylu ve yapılı bir adamdı. Normal halini gören biri onu asla böyle hayal edemezdi. Büyük ihtimalle. Bükük, sürekli terleyen, elleri titreyen bir adama dönmüştü.
Nasıl olurdu ki böyle bir şey? Neyin telaşı idi bu böyle? Bir süre sonra bir adam, izlediğim adama doğru öz güvenli olduğunu belli eden seri adımlarla yaklaştı. Bu öz güvenin altında belli belirsiz bir korku vardı. Bunu anlamak zor değildi. Elleri aynı öbürü gibiydi. Hatta ellerinin olması gerekenden sarı olduğunu düşünürsek daha stresli olduğu kesin. Ama yaklaştıkça elleri normale dönmeye başladı, adımları sakinledi. Ama başından beri izlediğim adam, tedirginliğine öfkeyi ekledi. Yanına oturduğu an hissedilen duygu yoğunluğu ışık halinde olsaydı kör olmamak pek mümkün olmazdı. Ortamda büyük bir zıtlık hakimdi. Uzun bir sürenin ardından sonradan gelen konuştu:
—Benden bu kadar, korktuğunu bilmiyordum Ali. —Sakin ol, bir yerine bir şey olacak.
—Senden korktuğumu da nereden çıkardın?
—Sadece biraz hırslıyım diyelim.
—Güldürme beni. Koleksiyonu senin değil, benim tamamlamadan düpedüz korkuyorsun.
—Korku bulaşıcıdır, bilirsin. İzninle senden bana geçtiğini varsayacağım.
—Korkuyor gibi mi görünüyorum, hadi son yarışa başlayalım, ben sıkıldım.
—Bu gerçek bir son olacak, deyip farklı yönlere doğru ilerlemeye başladılar. Ben de en baştaki gibi, adının Ali olduğunu öğrendiğim kişiyi takip etmeye devam ettim. Bu rekabet tüm hücrelerimi bir anda canlandırmıştı. Gerilimin titreşimlerini ben bile hissediyordum ve bu bana tarifi zor bir zevk veriyordu.
Ali, sürekli birini soruyordu çevredeki esnaflara. Belli ki aradığı şeyin kimde olduğunu biliyordu. Bir anda beni büyük bir merak kapladı. Bu adamlar delirircesine neyi istiyor, neyi arıyor? Bir süre sonra aradığı adamı bankta otururken buldu. Yaşlı, sıradan görünümlü biriydi. Ben de başka bir banka geçtim ve izlemeye başladım. Ali tam söze girecekken diğer adam da geldi. Ortalığın karışacağını düşündüm haklı olarak. Çünkü ikisinin de gözlerindeki o hırs, kontrol edilemez bir şeye yol açacak gibiydi. Ortalık derin bir sessizliğe büründü. Fakat sessizliğin derin fısıltısı susmak bilmiyordu. O heyecanlı hisler havaya karışıyor ve adamların çevresinde bir sarmal gibi dönüp duruyordu. Sanki onlardan enerji alıyordu. Bu akış on saniye sürmüş olmalı ama on dakika gibi hissettim. Ali; sinirli bir tonla şimdi ne olacak, son parça kimin olacak, gibi birkaç soru sorarken ben; sakin bir şekilde onları izleyen adamı incelemeye başladım. Buruşmuş derisinin altında yatan heyecan, aynı benimki gibiydi. O da bu yarıştan zevk alıyordu.
Dikkatimi bir şey çekti. Adam bir şey tutmuyor elinde. O zaman neye bunca gerilim derken kağıt, eski görünümlü bir para çıkardı küçük çantasından. Demek para koleksiyonuymuş. Parayı havaya kaldırarak:
—Galiba ikiniz de bunu istiyorsunuz. Madem para mesele, yazı tura yapalım, dedi. Bu dediği şeyi anlamlı buldum. Ama resmen delilikti. Şansa bırakmazlar ve kavgaya tutuşurlar diye düşündüm. Şaşırtıcı bir şey oldu, ikisi de birbirine bakıp onayladı bu öneriyi. Ali tekrar titremeye başladı. Oturan adam, Ali'ye yazı mı, tura mı, dedi. Ali, yazı, dedi kekeleyerek. Diğeri de tura dedi ve adam bozuk parayı attı. Sonucun ne olduğuna baktı ama onları meraka düşürmek için biraz bekledi. O süre zarfında herkesi tekrar inceleme olanağı buldum. Ali iyice sararıp solmuştu, ayrıca çok gergin görünüyordu. Kendini güçlü gösterebilen ise diğeriydi şüphesiz. Fazlasıyla rahat ve kazanacağından emin. Yaşlı adam en sonunda kazananı açıkladı: —Yazı.
Diğeri üzüldü ve hızlı adımlarla oradan uzaklaştı. Ali ise büyük bir sevinçle parayı aldı.
Fakat elleri aynıydı, hatta artmıştı. Yüzündeki mutluluk ifadesi yavaş yavaş sönmeye başladı. Her yer uğulduyormuşçasına kulaklarını elleriyle kapattı. Tüm vücudu zangır zangır titremeye başladı. Adam ve ben olanları şaşkınlıkla izliyorduk. Dağ gibi adamın ruhu bedeninden çıkıyordu sanki. Bir anda yere yığıldı.
Son bakışı kazandığı parada takılı kaldı.