Bir şeyler yazmak güdüsü belirince önce bir üşengeçlik ve korku basıyor. Ne yazacağım endişesi hafiften bastırıp kim yazacak o kadar diye düşünüyorum, sonra yazmam gerekiyor diye kendime ödev edinip iyice soğuyorum. Oysa her gün biraz biraz yazsam o kadar da ağır gelmez. Ama sanırım ne zaman yazmaya başlasam yazdıkça açıldığım için ve ilham gelmişken de bırakmak istemediğimden saatlerce yazma potansiyeli taşıdığım için bunun önünü baştan kesmek daha kolay geliyor. Sonuç olarak genellikle yazmıyorum. Oysa ki yazmam lazım. Yazmazsam başka ne yaparım ki. Yazmıyorsam da başka neyim. Yazdıkça varım. Bu yüzden bıkmadan usanmadan yazmalıyım, bıkmadan usanmadan yaşamak gibi.


                         Beynimde cümleler, kelimeler dönüyor ama bir türlü harflerde beliremiyorlar. Beynimde düşünce yığını var ama yazı hâline getirip de önüme seremiyorum bir türlü. Ulaşamadığım bir yere sürekli gidiyor gibiyim. Yola hep yeniden çıkıyor gibiyim. Konum yok, fikir yok ama içimde sürekli yanan ateş var. Bir tek onun gücüyle ilerlemeye çalışıyorum.


                            Aynı yerlerden bambaşka biri olarak geçtim ama çok benzer hissettirdi. Bu yer bana mı ait, ben mi bu yere aitim. Hiç gitmeseydim yine de bu kadar sevgi duyar mıydım buraya, sanmıyorum. Bu yönden iyi oldu belki de, şu an elimdekinin kıymetini daha iyi anlıyorum ve burayı daha iyi değerlendirmeye çalışıyorum. Yine de eski anıların sevmediğim hislerini yeniden duymaktan kendimi alamıyorum. Değiştiğimi bilsem de hissedemiyorum.


                           Zihnimde hep bir algılama hâlindeyim. Kendi içimde döndürüp duruyorum yerleri ve anları. Zaman kavramım mekândan ibaret gibi. Ve bir türlü özne olamıyorum, hep üçüncü kişi bakışıyla izliyorum kendimi. Sanki ben, ben değilmişim de benim bir uzaktan tanıdığımmışım gibi. Hislerimi bastırdıkça kendimden bile saklamışım, en sonunda varlığımı seyreltmişim gibi.


                           Hayata başlamam için daha ne kadar büyümem lazım, kaç yaşıma gelince kendim olacağım, var olduğumu algılayamadan kaç yıl daha yitireceğim. Senelerdir kendi doğumuma hazırlanıp duruyorum, belki de ben anne karnında ölmüşümdür. Belki de hiç yaratılmadım. Bedenime hissettiğim yabancılaşmadan öte ruhuma da uzağım artık. Belki yazamamamın sebebi budur. Aynalarda hissettiğim korkunç yabancılık hissini yazılarda da mı hissetmeye başladım?


                            İnsan olabilmek. Bunu nasıl başaracağız?