Kaleme yemin edilmiştir Kutsal Kitap'ta. Yani yazar olmak bir ayet-i kerimeyi elinde taşımaktır. Nasıl yazacağın da sana bağlıdır. Elindekine sahip çıkıp, yazılanların üstüne edilen yemini kaldırabilecek misin yoksa yazını bilinçsiz bir şekilde mi yazacaksın? Galiba bu yüzden yazarlık -sağlam bir yazarlık- herkese verilmiyor. Dini veya siyasi görüşünden bahsetmiyorum. Ayeti yerine getirecek kim varsa ona veriliyor bu yetenek. İster Nazım Hikmet olsun, ister Necip Fazıl... Bir görüşü olan, bir ideolojiye sahip olan bu yemini alır ve kendi ideolojisini yazarak gösterir. Silahla yapılan savaşlar, nükleer silahlarla yapılan savaşlar ve kalemle yazılan düellolar... Kalemin öldürmediğini düşünenler okuma bilmeyenlerdir. Kalemin bir işe yaramadığını düşünenler yemin etmeyenlerdir. Kalemimi elime alıyorum, yemini hatırlıyorum, ne yazarsam yazayım şahitlik edecek şeyler yazmayalım. ''Ben kimim? Nerenin sakiniyim? Yazarak ne anlatmalıyım? Ne yazsam da kim okusa?'' diye düşünmeli yazar veya şair. Gelişine yazmamalı. ''Yazdım oldu işte'' dememeli. ''Gelin okuyun'' dememeli, okutturmalı. İnsan bir parça kandan yaratıldı, mürekkepten değil. O yüzden kanı harekete geçirmeli, beyni çalıştırmalı. Sanat yapmamalı demiyorum. Sanat, uzuvlarında dolaşmalı. Bilinçli yazılmayan hiçbir şey yoktur. Bilinçli okunmayan çok şey vardır. Bilinç kazanmak için bir şeye inanmalı, sonra yazmalı. Kalemle yazamazsan bilgisayarınla yaz. Hiç olmadı zihnine yaz. Bu özellik sana verilmişse yemine sadık kalarak yaz. Ben bu yemine sadık kalarak yazmak istiyorum, bu yüzden mi bu kadar az yazıyorum? Bilmiyorum. Bildiğim şeyler çok kısıtlı, yazdığım şeyler gibi. Elim ve kalemim bu yazıya şahit oldu şimdi. Yemin edildi yazıma...