I. (Respirasyon)
Kaç trebüşe gerekiyor şehrin yedi yaprağına
İndirmesi için suru, ve suyu bizi yıkayacak kadar kutsal değildir, ekmeği henüz aymış
Perhizi, kerkenezi, kedisi uyanmamış zencilenim bulutlarından
Ortalama bir yerlerime oturmuş terini sildim
Ve durdum, ki yağmur içime yeterince işlesin, sana gök dediğimi duyar gibi olursan söyle
Şimdi onu bir kez de kırmızıyla çizdim, bir defa da kırmızıyla,
Şimdi tufan mı yersiz, yer mi?
Kollarım yeterince kol
Elim yeterince el
Gözüm göz
II. (Hay ve Huyların Yerimi)
Kabza onursuz, mermisine boğa oturmuş
Kaçıyor, ki arpacık hep gözetlenimdedir
Koltuk altlarımız hep gözaltında
İki yaş, üç nefes, bir aşk
III. (Belirlenim)
Tanrıların hakkı ibrahim kuzusu gibi, üç yıldızı birden patlar
bir devenin, bir hörgücün, bir tutumun,
ekzistanyelist bir noktadan tılsımlanması, yani senin taraflarımca öpülmen hakkıdır
üç defadan fazla giyilmiş, her şey gibi
IV. (Destur)
Ayak, sar, sıcak, ve sarı, yoksa tanrı kızacaktır
V. (Ketum)
Bazı ağaçlara alışılmıştır, dallarına tutundun mu tanrı seni affeder
sen tanrıyı duymazsın, alışmak en acıtmaz intihardır
ilklen, ilkleneyim, ilklenelim
Bazı ruhların içimizden ürkmesine de, alışılmıştır
VI. (Def)
Uzuvlar kanarsa tırpanımızı bileyleyelim, ben diyardan duyulmadık şeyler getirdim
erk, fem, ve eğilsin ağaçların taç yaprağı varsa keseyim, ki sonlar
köksüz bir gemi direği olacak; erk, fem, bir çınar ve biz, sonbaharda anlam bulacak
Şimdi kalkıp bütün alıştıklarını kurşuna dizsem, otellerin ışıkları sönse
ilk kez yıldız görmüş bir halde üstüne yorgan olmaya
kaç tanrı doğurması gerekir, başka bir evdeki yorganın
Saat kaç kere gösterir, su ne kadar bulanırsa o kadar mükedder olabilirim
Kum kadar bir şey, tanrı kadar bir şey, avuca sığarsa leke kadar asılsız durabilirim
ilk defa rüzgar biçmiş bir halde üstlerine yağmur olmana
yine asılsız birkaç çocuğun
VII. (Dudak Arası İltihabı)
Çiçek solsun, ve bulut anlasın, yağmurun toprağa bağı uydurulanlardandır
yüreğin iltihaplanırsa su iç, geçer
Ya ıssızlan, ya sızlanayım, ya inle, ya ilişelim; yere, ki yersiz yurtsuz kurtçuklar, hâlâ evsiz
Ben rable ilk konuştuğumda, kurtçuklar gibiydim
arşla ferşin bir arada bulunması, hayatı doğuran erdemlerdendir
VIII. (Orta Bağ)
Görüyorum, oradan oraya bir şey var,
fallarda çıkamaz rengini bildiğin elemlerden değil, kuzusu
Gözüm kuruyor, gözüm ıslanıyor, gözüm çıkarılırken, rengi bildiğin elemlerden olmuyor
IX. (10 bin)
Tersime gelirse kırk ayağın, men et, def et, kes ve yık!
ki aşağılarım yumuşasın, ki aşağılarım sussun ve her defasında yutulmaz, sözler bazı döllere bağlanır
boğazdan indirgensin, kolaydan yadsınsın ve üçe kadar sayıldığında
en tekinsiz mezatlarda lekelerden evvel satılsın
Sen diyorum, beni gördüğün zamanlarda, eskitilmemiş yıldızlardandın
Ben diyorum, seni gördüğüm vakitlerde, patlamamış bir iltihaplanımdım
X. (Ortalık Bağı)
Duyuyorum ki kurtçuk vurmaya gürlüyor göğsüm, bir çınara kafa esebilirim
bir çınar beni öldürebilir ve ağaçlar, seninle ben için, dardan gibiler,
gece öleceksek, bu işten bile değil
XI. (Kefenin Maviye Boyanması Hakkında Dilekçe)
Öldürdüğüm bütün şeyler için yukarılardan af dilemek,
Kürekleri işsiz bırakmak için bir propagandadır, bunu limanlar bilmez
Tanrı kürekleri denkleme dahil etmez, ve ben
Bilmeden pek kemikli şeyleri kürek gibi suratlarımla göğerim
bilirsin, benim suratım, birden fazladır
XII. (e)
Neye yararsa bir leke, bir şeyi hatırlatmaktan başka vurdumduymazlığı yoktur
işi gücü de budur, maaşı da kırk yıllık hatırlar gibi süsten duvar dökümü elim âyâsına
kaç çocuk, kaç kanlı, ve inlemeler duvarların duyabildiği frekanstalar şimdi
ağladığım zaman, bazen gök gürlemeye devam eder,
Ayrıca, belirtmek üstümüze milyar kere rüzgar demektir
ayrıca gök beni duymuyor değildir, biz yine de
Üşümeye küffarlar gibi hazırlanalım, ürkmeye ve döllenmeye
Lekelendiği vakitler kene gibi yukarılarım, hengamesinde çarşı var, teranesinde gerçek, ve gözünde ölüm gibi bir klişe
XIII. (b)
Ağır, boğuk, kahır gibi soğuk, ve bazen tohumlanmak
Şeytanı haklı çıkarmaktan daha az göğümüzde değildir
Kestaneler ağırdır, odalar boğuk ve umuttan zehirlenmek
K-bazen cümleler, kan gibi kokuyor-
XIV. (Defin)
Metaforik ne varsa hissederim, saplandığını ve göz altlarımda,
daha önce betimlenmemiş şeyler var
Bütün sistemlerin çöker, bütün teraziler öldürülür
biz sadece bakarız, izler ve susmuş retorik ağızlarımızda karanlıktan payını almamış
betimlenmemiş şeyler var
bir kez daha suya giriyorum, bir defa daha suya ve bilmediğin ne varsa görüyorum
duymuş su, sezmiş ki bulanmıyor, yağmıyor ve de her şeyden az olduğum için çağlamamakla tehdit ediyor
göğümüzün ferdîleştirilmesinde henüz, betimlenmemiş şeyler var
XV. (Yel)
Işık düşerse rabbin gösteriyor demektir
unutma, rabbin sana darılmadı ve kahve içmende sakınca da görmüyor
rabbin senin yorgan, rabbin senin battaniye, rabbin senin pike
kadar ısıl ve ıssız olmanda reva buluyor da değil
Işık çürürse kendini ölümden tut, ruh kendi tutulmasında parlayacak, elimde inan
ve susma, ki sesin ancak bir kahve yaprağına kök olmaya meyillidir
rabbin bazen bazı kedileri de görmüyor, bu ancak başka bir şey
ben başka gözlerde de rabbi görmüyorum, bu ancak daha farklı bir şey
XVI. (Dem)
Elimden düşersen sakın titreme, soğuk değil
Senin yelkenlerin yırtıksa, arasından görülen göğe şükür!
Ve çapan atılamayacak kadar ağırsa, bırak, deniz taşıyacaktır,
Karayı göremezsen kulağını havaya sür,
Kuş duyarsan bu iyi, duyamazsan entrikavâri bir dümen çevir!
Ve batarsan yılana sarılmaktan utanma!
-hayatta olmak, keskin bir sancıdır-
XVII. (Dirhem)
Rabbim her şey tetiğin elindeki bir güle çalıyor şimdi
zaman ve mekan selama durdurulup kapılarımızı açtığında
biz sevişirken yakalandık, cuntaya
XVIII. (Dürbün)
Sen, diğer karbon temelli yaşam formlarına benzemiyorsun
XIX. (Delüzyon)
Kırmızı, kanada yapıştığında inlerdi, zavallı
küçük ses telleriyle inlerdi
XX. (Deşik)
Her şeyi sen bozdun, her şeyi sen bozdun
Buğrahan Çelebi Pişkincan
2023-03-30T01:46:58+03:00Teşekkürler makarna 🥂
Buğrahan Çelebi Pişkincan
2023-03-29T22:20:00+03:00Teşekkür ederim🥂
Mısra Ergök
2023-03-29T22:18:33+03:00Tarzınızı çok beğendim.