dönmüyor dilim
aynı şehrin sınırlarındayız oysa
gerçekten sevmiyor musun beni
burada senin için kaldım.
cümleleştirmesen de hiçbirini
alışmıştım bulanık eylemlerine
sevgi vardı ufkun ötesinde
bir yerlerde, gösteremesen de
hiç olmazsa ellerini her görüşümde
buna inandım.
oysa hayal kırıklığı sözlerden bile ağır
semtlerinde yankılanan korna sesinden
beklemenin soğuk kaldırımlarında, çaresizliğinden
yuvarladığım bira varillerinden
çok daha
ağır
nasıl da korktum oysa bu şehirden
bütün o bozuk sınırlarından, tutsak etmesinden, acıtan gecelerinden
hiçbir şeyin saklı kalmamasından, sigaradan, kanserden, kayıptan
doğrusu damarlarımda pıhtılaşan yalanlardan
biliyordum
tıkayacaktı beni, bir gece, uykumda
boğacaktı, öldürecekti
hayatta kaldım.
bir otobüs bileti uzaktasın
aynı şehrin sınırlarındayız şimdi
ciğerlerime taşıyor rüzgar bıraktığın nefesi
adımlarım geri geri gidiyor takvimlerden
canlı hissediyorum ama çalmıyor telefon
nutkum tutuluyor üstelik, kanlı ay kadar kesin, yoksa
sevmiyor musun artık beni
gerçekten, böylesine kolay
unutabildin mi
dönecek bir evim yok mu şimdi.
doğduğun yeri öyle kolayca yok sayamazsın
uyarmışlardı beni
pembe apartmanlarını, çiçekli bahçeleri, umutlu cümleleri
(annem) güldüğünde gözlerinin nasıl kısıldığını
bir kolyede taşıyamazsın ilk öpücüğün nasıl hissettirdiğini
üstelik çocukça bir gülüş karşılayamaz
kurnaz bir adamın oyunları yüzünden kaybetmenin bedelini
güveni, bilincini, kendini
veyahut da doğduğun şehri
dönmek istiyorum, döneceğim
ama bir türlü çözemiyorum
nasıl bırakacağımı geride seni
dönmek istiyorum ama ikna olmuyorum
(bursa) bana sürgün değil miydi
kelimeler, prangalar
beni sevilmekten alıkoyan
otobüsler, tekerleri kımıldamayan
duvarlar, senden yirmi beş gecemi ayrı tutan
koynundan, kalbinden,
istanbul'umdan.
gidiyorum, emin misin
hiç sevmiyor musun artık beni
kovamaz mısın aklında kim varsa, üçüncü bir kişiyi
otogarda su satanları, biletindeki anlamsız saati
yırtıp atamaz mısın, olmayanı oldurduğum bir evrende
bizi ayıran hiçbir yalandan engeli
belki de bu şehre ait değildim.
gönül koydum sana, dönmek istiyorum
oysa evim artık tanımıyor beni
bursa, hatırlamıyor
ve ben artık tanıyamıyorum seni
kalmak istememi sağlayan her yer
şimdi hayaletlerin mahşer yeri
bir yer arıyorum kalacak
bir kucak, içine bebek gibi kıvrılacak
yeni doğdum, benim evim yok
yeni doğdum, tanıyanım yok
yeni geldim dünyaya
arayan, soranım yok
hüsran dolu bu gece kalbim
zerre kadar umudum yok
yine de soracağım
zorundayım, başka çarem yok
bursa'ya dönüyorum bu gece
aynı şehrin sınırlarındayız, son kere
gerçekten, birazcık bile
yanında istemiyor musun artık beni