Yinelenen zamanda sürüklenirken bir noktada durduğunu hissetti. Önce telaşlandı, yalpaladı ve düşeceğini sezinledi. Bir süre bu durumda kaldıktan sonra hiçbir şey olmadığını görünce bir köşeye geçip başını ellerinin arasına aldı. Önünden sürekli birilerinin geçtiğini, pek çok sesin kulaklarını doldurduğunu hissetti. İnsanlar, arabalar, kuşlar ve uzaktan bir vapur sesi. Hepsini içinde harmanladı. Kafasını kaldırmak için cesaretini toplamıştı. Kafasını kaldırdığında gözleri kamaştı ve hafif bir acı hissetti. Az sonra bir şeyleri seçmeye başlamış ve etrafı gözlemlemeye çalışır halde bulmuştu kendini. Onun için o an her şey karmaşıktı. Önce seslerin rotasını bulmaya çaba gösterdi. İnsanlardan gelenler, hayvanlardan gelenler ve makinelerden gelenler diye. Böyle böyle günler, aylar ve yıllar geçti. Ona göre artık her şey düzenli ve yerli yerindeydi. İlk halinden eser yoktu. Sevmeyi, üzülmeyi ve de öfkelenmeyi öğrenmişti. Hiçbir şey hissetmese dahi taklitlerle yaşamayı öğrenmişti. Yaşamak onun için anlamsızca sürdürmekti hayatı. Bunun için düşünmeyi uzun zaman önce bırakmıştı. Ancak başka şeyler için düşünmeyi bırakamıyordu. Nereden geldiğini de bilmiyordu nereye gittiğini de. Dahası kimsenin gerçek olduğuna tam anlamıyla inanamıyordu. Ne olursa olsun bir yalan içinde yaşıyordu. Kendini tamamlayacak olanı bekliyordu umutsuzca. Hayatının, anlamsız inançlar içinde geçtiğini biliyordu ama buna müdahale etmiyor bir köşede tutuyordu. Bir gün tekrardan bir durgunluk hissetti. Bu sefer gerçekten bir şeyleri anlamaya başladığını düşündü. Günler geçiyor farklı duyguları en derinlerde hissediyordu. Bir çift göz görse onda umutsuzluk yaşıyor, onda seviniyor ve onda ağlıyordu. Bir gün tekrar bir çift göz gördü. Tanıyamadı önce, sonra yüzüne bakmaya başladı. Ellerini kullandı ve dokundu. Kendi yüzüydü bu. Yıllarca yaşamıştı ancak kendi yüzünden habersizdi. Dokundu tekrar kalbi küt küt atmaktaydı. Aynaya bakıyor ve ellerini yüzünde gezindiriyordu. Yıllarca her sabah yıkarken umarsızca izlemişti yüzünü. Ama ilk defa bu kadar gerçek görüyor ve de gözlerini, yüzünü hissediyordu. Kendisine bakarken başkalarında gördüğü duyguları hissedememişti. Bu duyguları anlatamıyor, kendisi de anlamıyordu. Benliğini en çok kendisinden gizlemişti. Kendisini görmezden gelmişti. O an yıllarca ağlayabileceğini hissetti. Bu sefer de hissettikleri ağır gelmeye başlamıştı ona. Her hissettiğini çok daha ağır hissediyor. Her şeyde en derine iniyordu. Başkaları için anlamsız gelen şeyleri kendisi için anlamlı hale getiriyordu. Böyle böyle geçirdi zamanlarını ve bir gün tekrardan yinelenen zamanın içine gömüldüğünü hissetti. Artık her şeyden ayrılmış ve de kurtulmuştu. Her şey unutulmuştu.