Sokaklarını arşınladığım şehre yabancıyım.
Koca dağlardan, asfaltlardan serden geçtim de sende kaldım.
Bir şeyleri sende bıraktım.
Sorma bana ben de bilmiyorum.
İnsan yeri geldiğinde evine de yabancı kalıyormuş.
Gözlerimizdeki ışık sönünce anladım.
Kendini tekrar tekrar bulup kaybetmenin ne olduğunu.
Tekrar sevince anladım.
Senden de geçerim belki bir gün.
Senden geçsem de kendimden geçebilir miyim?
Sorma bana suskunluğumun nedenini.
Ben de bilmiyorum nerede durduğumu.
Tanıdık bir sokakta, bir şarkıda, bir kadehte.
Şimdi yine soruyorum kendime.
Bilmem hangi lanet olasıca yerde bulurum yitirdiklerimi.
Yitirdiklerim neler bilmezken.
Yarım kaldığımı bile bile arıyorum işte.
Bile bile lades olacağımı bile bile severim işte.
Bir gün af dilesen kabul ederim de.
Kendime küsmüşken seni affetmek adil mi?
Suskunluğumun nedeni tekrar sorma bana.
Ben de bilmiyorum dedim ya işte.
İçimdeki çocuk yine küs bana.
Kabullenemediklerimle kaldım ortada.
Bir gün bulsam bile kayıp gidenleri elimden.
Bu sıfat bu ben, içimdeki sen değiştikten sonra.
Neye yarar bulsam cevapları tek tek.
Suskunluğuma çare bulsam neye yarar.
Sen de bilmiyorsun cevapları.
Benim suskunluğum kadar varsın bende.
Şimdi seni unutmanın düşüncesi bile harap ediyor beni.
Bir gün tamamen yitip gittiğimde.
İşte o zaman mutlak yok oluşumda.
Bulurum belki kendimi.
Senin gözlerinde solup gitmiş beni.
Kendimden yitip gidersem bulacağım.
Şimdi ben de gidiyorum kendimden, senden.
Serden, ondan, bundan.
Ne bir umut, ne bir his.
Şimdi ben de gidiyorum, kaybolmaya bilinmeze...