Sabah yedi civarı otobüsten elleri ve ayak parmakları donmuş bir şekilde indim, hastanenin içine girince yüzüme hafiften bir sıcaklık vurdu. Bölümüme doğru yürüdüm ve nihayet şifreyi girip kapıdan içeri adımımı attım. Atar atmaz fark ettim ki hemşirelerin yüzünde bir durgunluk vardı, ışıkların hepsi sönüktü ve on numaranın perdesi kapalıydı. Neler olduğunu hemşire abiye sorduğumda 'Ex oldu' cümlesini duydum ve içim burkuldu, daha önce hiç ölünün bulunduğu ortamda bulunmamıştım, arkadaşımla birlikte odaya girmek istedim ama o pek benden yana değildi. İçimde tarifi olmayan korku, panik ve heyecan birikmişti, içeri girdim kefenlenmiş bir şekilde dümdüz yatıyordu. O an ne yapacağımı bilemedim ve sadece uzun uzun baktım, beni korkutan ölü olması değil, ruhunu teslim etmiş ve hareketsiz bir şekilde durmasıydı. Biraz daha durduktan sonra kendime geldim ve anladım hepimizin sonunun oracıkta hareketsiz bir şekilde yatan merhum gibi olacağını. Odadan çıktığımda ilk işim hastanın dosyasına bakıp kim olduğunu öğrenmekti. Dosyayı incelerken fark ettim ki bu hasta son evre akciğer kanseri, daha önce burada yatıyordu ve bakımıyla biz ilgilenmiştik. O an bir boşluğa düşer gibi oldum, o duygu benim için farklıydı, sanki özenle bakıp suladığım bir çiçeğin solup kuruyup toprağa karışması gibiydi.