trenlere bakmak gelmez içimden bazen

alayım bir gülü koklayayım demem hiç

maalesef ki bir anlam ifade etmez anın varlığı

bazen de düşünemem bugünün bir de yarını olacağını


varsayalım hiç var olmadım

yok sayın beni, İsmail'i de


aylardan en katlanılmazı

günlerden en saçma sapan olanı 

bir de saat en olmayacak sayıyı işaret ediyor

ışıkları kapatayım diyorum,

saygısız gök içeri doluyor


siz en iyisi yok sayın bizi

benle İsmail'i


dışarı çıkarken kimliğimi almam lazım yanıma

hiç olacak şey değilmiş

bir insanın şahsiyetsiz ve elleri cebinde caddede dolaşması

lüks arkadaş lüks

gidip bir işe çalışmak lazımmış

-muhakkak ki en şahsiyetlisinden-

elleri cebinde dolaşmayanların işinde

sonra yıkılması lazımmış hayallerin

yıkamadıkları olmaz tabii, başka zamana bırakılar muhakkak

sonra 'kelek çıktı oğlum hayaller' derler

gitmek istersin, yer bırakmazlar 


yok sayın beni

İsmail'i de


İsmail'in de dertleri başlayacak gibi değil

aşık olmuştu en son 1991'de

uyandıramadım onu bir türlü düşten

yine en olmayacakları varsayar o

onun için gitmekti bir bakıma düşler

yeni arkadaşlar edinir, yeni yollar sorar

uyandırılmadığını fark ettiğinde yok sayıldığını anlar


İsmail'e yağmurun yağdığını söyledim

te düşten kalkıp 'hiç olacak iş mi şimdi?' dedi

sonra tekrar düşe gitti,

saygılı bulutların havayı kuşattığı bir güne


Maradona'ya selam söyler umarım

ve Konfüçyüs'a

Messi'yi şikâyet edeceğim Maradona'ya

ve bütün kibirli bilgeleri de Konfüçyüs'a

kendimi Ferhan ağabeye şikayet edeceğim

onlar da severler beni

yargılarlar bütün şikayetlerimi


ismimizde var bizim bir de

cinayet-i meçhul failler


dertliyim arkadaş hiç nedense

cinayet-i meçhul failler için

sebepsiz öfkeler için

içimizde -içinsiz- geberen geberene

İsmail uyan da gidelim

hiç gereksiz yağan yağmur için


yok sayın beni

İsmail'i de