Yıllar yine aynı şekilde akıp gitmesine rağmen bazen olduğu gibi o gün yavaşlamıştı zaman. Ama sadece şaşırtıcı olduğu için değil sona yaklaştığım için yavaşlamıştı. Kırk yedi yıllık hayatımda binlerce sorunu çözdüm, türlü belaları başımdan savdım. Yoluma çıkan her engeli ne güçlükle olursa olsun kaldırıp devam ettim. Ama bu sefer önüme engel çıkmadı, bu sefer yol bitti. Ben de biteceğim yakında. 

Başkaları ölümü aklından düşürmezken... Bırak ölümü, ben bu bela hastalığı bile aklımın ucundan geçirmemeye çalışıyordum. Ondan hep kaçıyordum; meğer ona yakalanmamak içinmiş, şimdi fark ettim. Tıpkı yolun bir sonu olduğunu fark ettiğim gibi. Yeni fark ettim. Sonunun olduğunu unuttuğum hayatımda ertelediğim milyonlarca şey olduğunu fark ettiğim gibi yeni.

Bazen kalbimi susturdum. Sonra kalbimi kırdılar, dedim. Bazen aklımı susturdum, kafam çalışmıyor dedim. Bazen de ben sustum ve elbette onlar da dinleyemediler. 

Ama şu anı yaşayacağımı bilseydim. Daha gerçekleştirmek için nice hayaller kurardım. Sevdiğim herkese sevgimi gösterir, sımsıkı sarılırdım. Çocuklarıma daha fazla değer verir, ellerimi başlarından çekmezdim. Yardım isteyene tereddüt etmeden koşar, yardıma ihtiyacım olunca hiç düşünmeden söylerdim. Bu dünyadan ayrılınca ne bırakacağımı düşünür; sanatla, bilimle, sporla, edebiyatla, müzikle, insanlıkla, aşkla izler bırakırdım. Paraya değil sevgiye, aşka, saygıya, yardıma, dostluğa değer verirdim. Hasta olurum diye yağmurda yürümediğim o sokağa çıkar, bağıra bağıra koşardım. Hayatları elinden erken giden insanlarla empati kurar, ders çıkarırdım. Bu adam öldü ama ne için yaşadı, kime ne yaşattı dedirtmezdim. Yaşayamadığımdan dedirtmezdim. Ama akıllandım. 

Sitem edeceğim; hayatımı elimden alan, hüznü yaşattıran, diz çöktüren kansere değil. Hüznü, ölümü, neden nefes aldığımı, ayakta durarak yapabileceklerimi ve yaşamayı unutan kendime sitem edeceğim. Elbette bu sitem bir çare olmayacak.

Ama pişmanım, varlıkta yokluğu unutarak yoklukta yok olduğum için.