Öyle uzun uzadıya anlatamayacağım ama anlayın lütfen... Hayır hayır, bu bir sitem ya da intihar mektubu değil, öyle... Ne eve ne sokağa ne şehre sığamıyorum, “insan nasıl olur da sığamaz” diye düşünmeyin, sığamıyor işte, olmuyor. İlaçlar, dostlar, arkadaşlar... Tesir etmiyor hiçbiri bedenime de düşüncelerime de. Kendimi suçluyorum bazen; “acaba ben ne istediğimi bilmiyor muyum” diye, ha sonra buluyorum suçluyu: evet, ben ne istediğimi bilmiyorum.
Hep bir koşuşturma istiyorum, kendimi orada buluyorum ama sonra kaçıyorum, sıkılıyorum, kaos kaos kaos, yoruluyorum, insanlardan kaçıyorum, zevk almıyorum, utanıyorum. Kalbim çarpsın istiyorum, çarpıyor da, kanatlanıp uçuyorum adeta ama sonra kanadım kırılıyor, üzülüyorum, ağlıyorum. Kandırılmıyorum, küçük düşüyorum. Sonra.. Sonrası; ne kalbim çarpsın ne de kanatlarım çırpılsın istiyorum. Suyu seviyorum, akan ya da duran. Oturuyorum karşına izliyorum bazen dayanamıyor sarılıyorum ona, kucaklıyor beni ama sonra ondan da kaçıyorum. Daha fazla dokunsun istemiyorum bana, dokunmasını istediğim su değil belki, bilmiyorum.
Ama akşamüstünü sevmiyorum, kalbim sıkışıyor, bunalıyorum. Batmakta olan güneş eve girsin istemiyorum buna rağmen kapatmıyorum perdeleri, gök dolar diye belki içeri. Çekmiyorum kendimi oradan, sevmediğimi bile bile kök salıyorum. Sana da öyleyim; görmek, duymak, dokunmak istemiyorum. Ama yanından da ayrılmak istemiyorum. Hayır hayır düşündüğün gibi değil, ben seni sevmiyorum, düşünmüyorum. Sen giriyorsun rüyalarıma ben kontrol edemiyorum.
Gitmek istiyorum, bilmiyorum nereye ama gitmek, sadece gitmek, dönüşü olsun olmasın, taşlı, dikenli, düz, çiçekli... Evet evet ne istediğimi biliyorum artık; bir yol istiyorum.
Senden sebep değil!...