İnsan; başlangıç ve bitiş… Belirli iki tarih arasında uzunca bir yolculuk, Yaşamla alınan bir nefes, ölümle taçlanan bir soluk... Bizler, yaşam ve ölüm noktaları arasındaki çizgide yol almaya çalışan seyyahlarız. Kimi zaman yol üstünde neyle karşılaşacağımızı kestiremediğimiz zorlu anlarla karşılaşırız. Kimi zamansa bir an önce bu yolun sonuna varmayı arzular, ağır aksak adımlarımızı sıklaştırırız. Ne yazık ki zaman zaman unuttuğumuz bir gerçek vardır: Bu yolculuk tekdüze ilerlemez, yolun kaderi budur. Yol boyunca envaiçeşit fikre ve duyguya kapılırız ama vazgeçmeyiz, vazgeçemeyiz.


Yol yorar, yol yıpratır bazen. O zaman sanki bir başına kalmış gibi çaresiz hissederiz. Sanki tüm çözümler tükenmiş gibidir o an. Sanki güneşin altında saatlerce yürüdükten sonra altında gölgelenecek bir ağaç dahi yoktur etrafımızda. Sanki koca bir yokuşu çıktıktan sonra, nefes nefese kalmışken, oturup bir parça soluklanacak bir taş bile yoktur civarda. Yine o zaman koca bir kalabalığı yararak ufak bir adım bile olsa ileri ya da geri bir şekilde adım atacak küçücük bir boşluk bile yoktur sanki. Yeter ki o yığını bir şekilde aşıp geçelim de bir an evvel nefes alabileceğimiz bir alana ulaşalım isteriz ama ışığı görebilecek kadar bile bir boşluk yoktur sanki. Adeta bir kapana kısılmış, bir kafes içerisinde sıkışıp kalmış bir kuş gibi atar kalbimiz o esnada. Ama bir yandan da bu yolun öyle güzel hislere sebep olduğuna tanık oluruz ki… Yol ne kadar yormuş, ne kadar yıpratmış olursa olsun olumsuz her ne varsa hepsini unuturuz sanki bir anda. Güç bela arşınlanan o yollar hafızamızdan silinir adeta. Aslında pek de mecalimiz kalmamışken aştığımız onca engel bir anda uçup gider aklımızdan. Öyle şeyler olur ki sanki aklımızda kötü bir şekilde yer edinen ne varsa hiç yaşanmamış gibi hissederiz.


Dedim ya yolun kaderi budur diye... İşte bundandır ki yola koyulmak, yol üstünde olmak olumlu olumsuz her türlü olasılığa hazırlıklı olmak demektir bir bakıma. Başımızı göğe kaldırdığımızda gözümüze ilişen o uçsuz bucaksız umut deryası da bu yola dahil, gün karanlığa gömüldüğünde içimizi kemiren o kasvet de. Yine bundandır ki bazen bu yolculukta yalnızlığın tek çözüm olduğunu düşünürüz. Kimi zamansa hiç olmadığı kadar büyük bir kalabalığa dahil olmak isteriz. Kimi zaman yola devam etmek istediğimizden hiç mi hiç emin olamazken, bazen yola devam etme arzumuzu dizginleyemeyiz. Bir yandan telaş içerisinde koşuşturuyormuş gibi bir halimiz vardır ama öte yandansa ufak bir tökezlemeyle dahi nereye ve neden koştuğumuzu bilmediğimizi fark ederiz. Bir de bakarız ki attığımız onca adım, ardımızda bıraktığımız ya da almak için can attığımız onca yoldan habersiziz aslında. Fakat bazen de çatlayana dek koşmak isteriz ve nereye koştuğumuzun gayet farkındayızdır. Bir bilinçli, bir bilinçsiz… Orta yolu bulmaya, vasat çizgisini tutturmaya çalışır dururuz.


Aslında incecik bir ip üzerinde bir cambaz misali yürümeye de benzetilebilir bu değişken yolculuk. Aklımızda her an her şey olabilir korkusuyla ama bir yandan da derin bir heyecanla, içten içe sevinerek adım atarız. Tabii bir de bu gerçekten biraz kaçmaya, biraz da gerçeklere sarılmaya çalışarak... Kalbimiz bir kuş misali pır pır ederek, biraz titreyerek… Aynı zamanda da inançla ve umutla… Bir yere, bir şeylere, birilerine ulaşmak gibi bir gayemiz vardır yolculuğun sonunda. Fakat, kimimiz o ipin üzerinde yalnızca öylece durmak ve ilerlememek ister bazen. Oysa bitirilmesi, tamamlanması gereken o "yol", o “yolculuk” dediğimiz şey söz konusu ise işler değişir. O zaman durmak tehlikelidir, olduğun yerde kalmak tehlike arz eder. O zaman soluklanmak için durmak ayrı, geri dönme ya da yerinden asla kıpırdamama düşüncesiyle duraklamak apayrıdır. Yani "zorunlu" bir yolculuk bahsi açıldığında bu bizi geri değil de ileri adım atmak mecburiyetinde bırakır. Bu yolculuk da öyledir işte. Adım adım katetmek durumunda olduğumuz bir yol üzerindeyiz, tamamlamamız gereken bir yolculuktayız. Takatimiz kalmasa bile… Yolcuyuz. Bu kötü değil, güç ama keyifli. Bu kolay değil, zor ama öğretici. Unutmadan… Bahsettiğimiz o gerçek -yolun tekdüze olmayışı- var ya, işte onu unutanlara hatırlatalım. Öyle bir yürüyelim ki yolda kalanlar, geri dönme fikrine kapılanlar, olumsuz duygulara yenik düşenler sayemizde cesaret bulsun. El uzatalım, omuz verelim, destek olalım. Hatırlayalım, hatırlatalım; umutla yol alalım, umut olalım. Unutmayalım, unutturmayalım. Attığımız her adımı sayar gibi el uzattığımız, kaldırdığımız her yoldaşı sayıp hazine bilelim. Yola yakışalım, yolun hakkını verelim. Yoldan ayrılmayalım, yolculuğu bırakmayalım. Yolu yalnız yürümeyelim, yoldaşlar edinelim. Ancak yalnız yürüme olasılığını da aklımızdan çıkarmayalım. Yolun tekdüze ilerlemediği bilinciyle adım atalım. Yolda kalmaya hazırlıklı olalım ama yolda kalmaya razı olmayalım.

 

Velhasıl; yolculuk boyunca halden hale gireriz. Kimi zaman şaşırır, heyecanlanır, seviniriz. Kimi zamansa endişelenir, korkar, üzülürüz. Yolculuk boyunca karmaşık bir duygular silsilesi eşlik eder bizlere. Saymadığım, sayamadığım pek çok hisse kapılırız, renkten renge bürünür hislerimiz. Ara ara nabzımızı yoklarız ne durumda olduğumuzu görmek, içimizdeki sese kulak vermek adına çünkü biliriz… Biliriz ki yola revan olmamızın elbet bir sebebi var ama unuturuz. İnsan unutur ya… Unuturuz işte. Kendimize mütemadiyen hatırlatmamız gerekir bu gerçeği. Yolun kaderine razı olmak durumundayız, bir de yol üzerinde kalanlara bir el uzatmak, umut aşılamak. Ayrıca, beklentilerimizi bu minvalde şekillendirmek, adımlarımıza böylece yön vermek zorundayız. Ufak ama kalıcı olabileceğini umduğum bir tavsiye niteliğinde: Yol sonlanana dek her şey için umut besleyecek inanç ve güçte olmalıyız. Tökezlediğimizdeyse en nihayetinde yolun elbet biteceği bilinciyle adım atmalıyız. Yokuşlar her ne kadar zorlasa da bir yerlerde mutlaka soluklanacağımızı daima hatırlamalıyız. Umudumuz daima var olsun ki adım atmayı bırakmayalım ve başkalarına da umut olalım. Yerimizde sayarak koca bir ömrü tüketmeyelim, örnek olalım. Korkumuz bizi adımlarımızı gözden geçirmeye sevk etsin ki yoldan çıkmayalım. Dikkat kesilelim, yolculuk daha bitmedi. Yola devam edelim, korkuyla ve ümitle. Yolcu, yolunda gerek…