Hepimiz biliyoruz ki caretta carettalar yavrularını kumun altına gömerler. Yumurtalar zamanı gelince çatlar ve yavrular denize ulaşmaya çalışırlar. Yani yumurta çatlayıp kumdan dışarı kafalarını çıkardıkları anda hayatları başlamış olur. Denize ulaşabilenler, olağan koşullarda, sağlıklı bir şekilde gelişirler ve büyürler, en sonunda da yaşamlarını tamamlayarak ölürler. Yumurtadan çıktıkları anda denize ulaşamayanlar ise hayata eksi tarafta başlamış olurlar ve mücadeleleri daha zorludur. Ya denize ulaşamayarak ölürler ya da diğerlerinden daha geç denize ulaşırlar. Tanıdık geldi mi ? Basit yaşam döngüsü. Her canlı doğar, yaşar (bazıları kısa bir süre de olsa) ve ölür. Şimdi böyle bir ortamda denize yumurtadan çıkar çıkmaz ulaşamayan caretta caretta olduğunuzu düşünün. Hayata eksi tarafta başlamış ve sürekli mücadele ediyorsunuz. Her saniye sizin için önemli. Böyle bir ortamda, bir anda devasa, hayatınızda ilk kez gördüğünüz bir yaratık tarafından yükseğe kaldırılarak ıslatılıyorsunuz. Bu üstün yaratık size resmen hayat verdi. Belki bir kaç gün misafir etti ve durumunun iyi olduğundan emin olana kadar sana refakat etti. En sonunda her şeyin yolunda olduğundan emin olduktan sonra seni ait olduğun yere, denize saldı. Bu yaşananlar sana tıpkı bir rüya gibi geldi. Hala aklın almıyordu. Zaman geçti. Artık büyüdün ve yeni canlılarla iletişim kurdun. Denizde bir sürü canlı vardı. Yeni tanıştığın caretta carettalardan çeşitli hikayeler duymuştun. Çoğunluğunun denize ulaşırken senin gibi sorunlar yaşadığını, bazılarının yırtıcı hayvanlar tarafından kovalandığını, canlarını zor kurtardıklarını, bazılarının denize giden yolu geç de olsa kendi başlarına bulabildiklerini, bazılarının ise sorunsuz bir şekilde denize ulaşabildiğini dinlemiştin. Anlatma sırası sana geldiğinde bir türlü başından geçenleri anlatamıyordun. Nasıl anlatabilirsin ki. Daha kendin bile ne olup bittiğine akıl sır erdirememiştin. Sanki "İLAHİ" bir güç senin hayatını kurtarmıştı. Ama kimin, nasıl bir şeyin kurtardığını hatırlayamıyordun. Daha sonra bu gücü tekrar görebilmeyi hep ümit etmiştin ama görememiştin. Daha kendin bile emin olamadığın, kanıtlayamadığın bir şeyi nasıl çevrene tanıtacaktın. İşte bu sebeple bunu hep kendine sakladın. Sonra bir gün tıpkı senin yaşadıklarını yaşayan birisiyle daha karşılaştın. Bu kişi seni gruplarına davet etti. Bu gruptaki bazı kişiler onlara yardım eden "GÜÇ"ü daha yakından tanıdıklarını iddia ediyor, onun adına törenler, adaklar ve hediyeler sunuyorlardı. Ama hiçbiri onun varlığını kanıtlayamıyordu. Ya hepsi bir rüya görmüşlerdi ve buna inanmışlardı. Ya da bu gerçekten de ilahi bir güçtü. Zamanla aralarına başından hiç zorluk geçmeyen, bu güçten bir fayda görmeyen canlılar bile katılmaya başlamışlardı. Onların çıkarı neydi? Neden burada bulunuyorlardı? Daha ben bile bu güçle karşılaşan, ya da karşılaştığını düşünen, birisi olarak onu bu kadar güçlü savunmuyorken onlara ne oluyordu? Konuşmalıydım. Bağıra çağıra söylemeliydim ne kadar anlamsız bir oluşumun içinde olduğumuzu, yanlış yaptığımızı anlatmalıydım herkese. Ama sustum. Çünkü daha önce onları reddeden, karşı gelen canlıların başına hiç iyi şeyler gelmediğini duymuştum. Sustum. Sustum ve uzaklaştım. Her şeyden. Bu cahil yaratıklardan. Kendi aklımdan bile kaçmak istedim bazen. Bir tek onu başaramadım.

Tanıdık geldi mi?