2 senelik bir içerik üreticisi olarak bu haftaki BuBi' Sanat içeriğimizde YouTuber olmanın avantaj ve dezavantajlarını konuşalım dedim. Önce bana göre avantajlarıyla başlayalım.


Özgürlük. Sabah istediğim saatte kalkabiliyorum. Metrobüste ayakta kalma derdim yok. Patrondan azar işitme derdim yok. İşimi yaparken kendimi çok özgür hissediyorum, istediğim konu hakkında istediğim şeyi diyebilme ve istediğim kişiyi eleştirme özgürlüğüm var.


Mutluluk. Sevdiğim işi yapıyorum. Kitap okuyup kitap videoları çekiyorum. Özel sektörde çalıştığım zamanlar gibi her sabah mutsuz kalkmıyorum, kafam çok rahat ve canımın istediği zaman içerik üretiyorum. Ürettiğim kadar işin karşılığını zaman geçtikçe artarak alacağımı biliyorum.


Ekonomik bağımsızlık. Esas mesleğim olan mimarlığı yapsam -ki zaten iş yok- köle gibi saatlerce stres içinde çalışacakken, YouTube’daki sürekliliğimi koruyarak özgün içerikler üretebilmeye devam edersem Türkiye şartlarındaki bir beyaz yakanın maaşını kazanabileceğimi biliyorum.


Açgözlü patronların cebini doldurmamak. Bir nevi kendi işini kurmuş oluyorsun. Bir patron için değil sadece kendin için çalışıyorsun -elbette kesilen vergiler vs. var fakat kazandığın paranın çok büyük bir kısmı sana geliyor-. Böylece azar işiteceğin kişi de sadece kendin oluyor.


Amaç. Ürettiğiniz içeriklerle birlikte kendinize bir amaç ve hedef yolu da çizebiliyorsunuz, bu da sizi daha çok insan gibi hissettiriyor. Dostoyevski’nin dediği gibi : “Bir amaç ve bu amaca ulaşma isteği olmadan kimse yaşayamaz.”


Üretkenlik. “İşleyen demir ışıldar” diye boşuna dememiş atalarımız. İçerik ürettikçe insan, araştırma, sorgulama, okuduklarını geliştirme ve onları benliğinin bir uzantısı olarak daha çok görebilme yetisi de katıyor kendisine. Yani dünyada bir halta yaradığınızı hissediyorsunuz.


Umursamamak. Neredeyse her meslekte insanlarla muhatap oluyoruz, elbette YouTube da böyle. Kimse sizin videolarınızı izlemese bu işi yapmanın anlamı kalmazdı. Ama iş hayatındaki gibi bir muhataplık durumu yok. İstediğim şeyi kimseden çekinmeden, özgürce söylemek harika bir duygu. Özel sektör böyle mi? Değil. 40-50 yaşlarındaki üstlerine karşı olan sorumluluklar, girilen ve kavga edilen toplantılar, bitmek bilmeyen görevler, işlerin verdiği stres ve yük derken insan, insan olarak hissedemiyor ki zaten. Aman aman, hiç gerek yok...


Aynı kafada insanlar bulmak. Türkiyede benimle aynı zevklere sahip olan insanları çok kolay bulabiliyorum, YouTube bunları bir araya getiriyor ve mutualist bir fayda süreciyle iki taraf da mutluluk-katkı sağlamış oluyor.


YouTuber olmanın dezavantajları yok mu? Elbette var. Kendi düşüncenden dolayı senin düşünceni beğenmeyen, sana saldıran, argümandan uzak yorum yapıp kişiliğine hakaret eden çok insan olacaktır.


Ayrıca bir içeriği kurgulamak, edit ve daha çok izlenecek içerikleri zamanla öğrenmek üzerine gidilen yolda da çok zaman harcayabiliyorsunuz. Ayrıca maddiyat olarak da sizi tatmin edecek miktarlara ulaşmanız aylarınızı, belki de yıllarınızı alabilir. Bırakmadan devam etmek gerek.


Sanal bir platform olduğu için yarın bir gün yasaklanmayacağının ya da erişim kısıtlaması falan getirilmeyeceğinin bir garantisi yok tabii ki. Ama mesela salgın döneminde olduğu gibi herkesin eve kapandığı bir zamanda sanal kimliğinizin ne kadar etkili olabileceğini görüyorsunuz.


Sonuç olarak diyeceğim şu ki, bu rekabet ortamında öne çıkabilecek, özgün ve sürekliliği kesilmeyecek bir fikriniz varsa hiç çekinmeyin YouTube için içerik üretin. Jack Nicholson’un Guguk Kuşu filminde dediği gibi : “En azından denedim, hiç değilse bunu yaptım.” diyebilmek için.