Aristoteles, Antik Yunan'da "Fizyologlar", yani "physis"i, doğayı konu alan ve nedenlerini kanıtlayıcı bir biçimde ortaya koyan insanlar olarak tanımladığı "Doğa Filozofları"ndan önce "Teologlar" yani bilimi efsane formunda ifade eden kişilerden söz eder. Birinci grubu Thales'le, ikinci grubu Homeros ve Hesiodos ile başlatır.


Homeros ve Hesiodos'un filozof olmadıkları açık olsa da bu iki şair, özellikle Hesiodos, Yunan'da felsefe öncesi düşüncenin en son ve en mükemmel temsilcisidir.


Homeros'ta ilkel dünya tasavvuru (animizm) ortadan kalkmıştır. Bundan daha ileri bir dinsel tasavvur düzeyi olan çoktanrıcılığa geçilmiştir. Bu, antropomorfik bir biçim kazanmıştır.

Homeros'ta, tanrılarla insanlar arasındaki ilişkiler doğa yasalarına aykırı bir şekilde meydana gelememektedir. Büyüye, mucizeye yer yoktur. Buna karşılık beden-ruh ilişkisi ve farklılıklar, kesin bir biçimde ortaya konmamıştır. Düzenli bir evren kavramı, Homeros'ta filozofların görüşlerine temel teşkil edecek en önemli şeydir.


Hesiodos, Homeros'tan aşağı yukarı yüzyıl sonra, 7. yüzyılın başlarında dünya edebiyatında etiyle kemiğiyle var olan ilk yazardır. İki eseri vardır: "İşler ve Günler", "Theogonia" (ya da "Tanrıların Doğuşu").


Theogonia'nın başında şair, Musalar'dan (Ona göre Musalar, Zeus ile Mnemasyne'in kızları olup, dokuz tanedir ve dokuz gecede doğmuşlardır.) şeylerin hakikatini kendisine bildirmelerini ister. Onlar da her şeyin yasalarını ona anlatırlar.


Buna göre, her şeyden önce, tanrılardan bile önce Khaos vardı. Bu, içinde hiçbir şeyin mevcut olmadığı bir boşluk, bir uçurumdu. Khaos'un hemen arkasından "Her şeyin sağlam temeli" olan Gaia'nın (Yer) ve toprağın derinliklerinde de Tartaros'un (Yer'in en altında, Hades'in bile altında bulunan bölge) varolduğunu ve varlığa geldiğini görüyoruz. Bunların arkasından nihayet Eros(Aşk) kendini gösterir. Khaos'tan Erebos (Karanlık) ve Gece çıkmakta, sonra Gece, Aitheros'u (atmosferin üst bölgesi) ve Hemera'yı (Gündüz) doğurmaktadır. Yer ise kendi payına önce Uranos'u (Yıldızlı gök), sonra büyük dağları ve nihayet Pontos'u (Deniz) meydana getirir. Tüm bunlardan sonra Yer, Gök'le birleşir ve bu birleşmeden de Okyanus nehri çıkar. Yer ve Gök'un çocukları olan Kronos ve Rhea ise Tanrı Zeus'un anne babasıdırlar. O halde Olympos tanrıları en son meydana gelen şeylerdir.


Tanrıların soyağaçlarını, nasıl ve hangi sırayla doğduklarını anlattığı için bu eseri "Tanrıların Doğuşu" diye adlandırıyoruz. Ancak aslında bu ilk varlıklar aynı zamanda birer doğa varlığı veya yer ismidir. Bu yüzden bu teogoni aynı zamanda bir kozmogonidir, yani evrenin nasıl oluştuğuna dair bir açıklamadır.


Hesiodos'un bu tasavvuru, kendisinden önceki tasavvurların hepsini tek bir sisteme indirgemek ister. Bu, mitolojiye aykırı bir fikirdir.

Khaos tasavvuru ise, onda şeylerin bir başlangıcını düşünmek yönünde açık bir eğilimin varlığına işaret eder. Bu fikir de, şeylerin kaynağını tek bir ilkeye, varlığa indirgemek fikri de gelişmiş bir bakış açısının ürünü olarak ele alınmalıdır. Burada daha sonraları bütün Yunan felsefesinin temel bir kabulü, aksiyomu olarak ortaya çıkacak bir fikrin, hiçten hiçbir şeyin çıkamayacağı fikrinin (ex nihilo nihil est) belirsiz bir biçimde ifade edildiği söylenebilir.


Aynı dönemlerde ortaya çıkan başka kozmogoniler de mevcuttur. Pherikides'in kozmogonisinde 'evrende bulunan seylerin çokluğunu temelde veya başlangıçta yeralan sınırlı sayıdaki asli varlıklara geri götürme' düşüncesi bulunur, bunun da yeni bir düşünce olduğu (Hesiodos'tan ileri bir düşünce) söylenebilir. Bu konuda Milet filozoflarıyla uyuşur fakat onlardan, ele aldığı maddenin sayısını çoğaltma bakımından ayrılır.


Pherikides'in Hesiodos'la bir ortak düşüncesi, bugünkü dünya düzeninin tanrılar arasındaki bir kavgayla ortaya çıktığı düşüncesidir. Aynı zamanda ikisinde de dünyanın çeşitli varlıklarının bir tür doğumla meydana geldiği düşüncesini görürüz.


Hesiodos ve Pherikides'in teogonileri, felsefe öncesi düşüncenin, ilerde felsefenin ele alacağı temaları nasıl ele aldığını, ilk filozofların rasyonel açıklamalarıyla bu mitologların mitik açıklamaları arasında ne kadar çok şeyin ortak olduğunu gösterir. Bu da elbette ki felsefeye bir temel, bir tür ön aşama teşkil etmiştir.


Not: Bu yazı, Ahmet Arslan'ın "İlkçağ Felsefe Tarihi" eserinin ilk cildindeki ilgili bölümün bir özeti niteliğindedir.


Kaynak:


Ahmet Arslan - İlkçağ Felsefe Tarihi

Homeros - İlyada

Homeros - Odysseia

Hesiodos - Theogonia