Bir sakiden içtik şarap, arştan yüce meyhanesi,

O sakinin mestleriyiz, canlar onun peymanesi.

Bir meclistir meclisimiz, onda ciğer kebap olur,

Bir şem yanar ki orada, güneş ve ay pervanesi.

O şem'e karşı yananın külli vücudu nur olur,

O od bu oda benzemez, hiç belirmez zebanesi.

O meclisin aşıkları, İbrahim Ethem'dir biri,

Belh şehri gibi bin ola her köşede viranesi.

Bizim meclis mestlerinin demleri Enel Hak olur,

Hallacı Mansur gibidir en kemine divanesi .

Aşk şarabın içenlere gel bir nazar eyleyi gör,

Bunca yıldır nice döner o meclisin piyalesi.

Ey sat hezaran Bayezıt, anda muganniler çalar,

Ütrük nefsek teal olur, o çalgının teranesi.

Yunus bu sözlerin senin mana olur bilenlere,

Akil kamil olan kişi bu manaya inanası.

Yunus bu cezbe sözlerin cahillere söylemegil,

Bilmez misin cahillerin nice geçer zamanesi.


Sâki; kelime olarak içki meclisinde içki dağıtan, kadehlere içki koyan kimse anlamına gelir. Tasavvuf edebiyatında ise karşılığı İnsanda Allah aşkını uyandıran, gönle Allah sevgisi sunan kimsedir. Nedim, Nefi’de görüldüğü gibi Yunus Emre'de bunu kullanır ve bu şiiri tam olarak bunun üzerinedir. Sakiden dem, şarap içenler gibi ilmi fazileti ustadan alarak taşıyan canlar mest oluyor ile şiir başlar. Aşk ateşiyle yanmak tasavvuf edebiyatında olduğu gibi Hakk’a olan aşktır. Devamında “Bizim meclis mestlerinin demleri Enel Hak olur, Hallacı Mansur gibidir en kemine divanesi.” der. Burada En-el Hak; "en Hakk'ım", "Hak'tan gayrı değilim." demektir. Bu da tasavvuf edebiyatında vahdetivücut kavramıdır, yani varlığın birliği. İnsanın varlığı şüphesiz Allah sayesindedir ve Allah’ın koşulsuz varlığının birer parçaları insanlardır. Tanrı-alem-insan ilişkisine göndermedir. Bu manevi yolculukta mürşit olan pir olan kişi yolda yolcudur. Seyr ü süluktan geçen insan-ı kamile erişmiş olur. Son iki mısrada Yunus Emre kendine seslenir, kendini bilmeyen cahillerle uğraşma, zamanının onlar yüzünden boşa geçtiğini bilmez misin der.