Eski yanılgılarım yeni doğrularımı sürüklüyor
Korku, ızdırap ve keskin bir sızı
Yeniden her şeyi mahvetmek
Dokunulmuş bir hazineyi tekrar keşfeder gibi
Bu kez saklı cenneti arıyorum
Çiçeklerle bezenmiş o yazı
Yağmuru saklamış yüklü bulutlardı gözlerim
Akşamların kasvetini boğan bir sandık,
Yetmezdi gidişini bastırmaya
Kış bahçelerinin güzelliğini överdim önceleri
Nice çetin savaşları alan bir kahraman,
Hazırsızken yenilebilirdi.
Biz de bu bahar solardık belki
Alışkın değildik ve özlerdik ayazını
İnsan alıştıklarının kölesiydi çoğu zaman
Tek başımıza kaldık birimiz, sen ve ben
Birçok kişi yani o halde hepimiz
Yalnızken saadeti keşfedebilir miydik?
Bu kez yetinebilir miydik yağan yağmurlara...
Soyut bir kavramla derdim var benim
Tutamadığım, duyamadığım
Korumak için bazen yaşayamadığımız
O kalbi, biraz sızsa delen "keder"
Ne zaman gelse buyur ediyorum sanki
Hiç durmadan kendi benliğimi unutana dek
Bir çarkın içinde savrulan biri oluyorum
Sürekli sürüklenen, işkenceye dönen saatler...
Derdim var diyorum, dert bunlar işte!
Dudaklardan döküldüğü vakit büyüklüğünü
Ve haşmetini yitiren
Bir avuç kara toprakta son bulacak
Gündüzlerimin yakasına asılıp
O emsalsiz karanlığa gömen
Yüreğimin tarifsiz sancısıdır bu saatler
Ve işte yine son satırların çukuruna varıyorum
Daha sayılacak acılarım vardı oysa
Anlamını yitirmek için tüm hatıraların
Tam şu zamanlarda biriktirdiğim her ne varsa
Saçmak istiyordum
Çünkü böyleydi bazı konuşmalar
Başımızda nöbet tutardı, yalnız bırakmazdı bizi
Bir anlamı da kalmadı ki artık mahvettiklerimin,
Aradıklarım çıkmadı yine saklı cennetimden
Sanki boşluğa saklanan bir kuştu sevincim