Ervinya’ya, 

Sana bir daha yazmayacaktım aslında. İnsan kendini ruhen öldüren, hayallerine prangalar vuran, eksilmesine sebep olan birine neden yazardı ki? Bu sorgulamaları sen kendi içinde yap Ervinya. Benim gücüm kalmadı. Beni son gördüğün o malum günden sonra bugün geldiğim halimi görsen sen bile üzülürdün biliyor musun? Doğrusu benimki de soru. Nereden bileceksin? Benim her sabah yüreğimdeki yaralara pansuman yapıp, gülüşümü yüzüme iliştirip insanların içine karıştığımı nereden bileceksin? Hatta şu günlerde o gülüşün bile bazı vakitler yüzümden kayıp gittiğini hiç bilmiyorsun. Geçen gün yürek yaralarımın kanaması yüzünden kansızlıktan bayıldığımı öğrenemeyeceksin. Güvensizlikler kraliçesi oldum ben bir de. Ne hale gelmişim değil mi? Bunları bana acı diye yazmıyorum sana Ervinya. Neden yazdığımı ben de çok bilmiyorum aslında. Belki de yüreğimin son sancıları bunlar ve yüreğim son sancılarını kağıtlarda eskitmek istiyor. Ardından bir doğuş mu yoksa yok oluş mu bekliyor beni bilmiyorum. Her ikisine de kısmen de olsa hazır olduğumu düşünüyorum. Sensiz bir ben nasıl olur ki? Olmaya çalıştığım gibi mi? Yoksa bambaşka mı? Ne dediğimi bile bilmiyorum artık. Hayat akıp gidiyor ve ben eksiliyorum. Sevgiye dair bir şey kalmadı yüreğimde artık. Mutluluk marşları yerine acı şiirler dinliyorum. Yüreğim son sancılarını çekiyor. İşte hepsi bu kadar Ervinya.