Yürüyorum. Yürürken düşünmeyi çok seviyorum. En büyük rakibim sıcaklık. Tenime değmesi acı veriyor. Daha büyük ateşe maruz kalmamak için yürüyorum. Mesafenin uzunluğuna dair bilgim yok. Son adımımı nerede ve ne zaman atacağımı bilmiyorum. Sadece yürüyorum. Küçük hedefler koyuyorum kendime. Ulaştığım her hedef daha sonrası için motive ediyor beni. En azından bir süre. Küçük hedeflerim olmasa daimi bir motivasyon eksikliğiyle yürüyebilirdim. Ama varış noktasını göremeden yürümek, beni daha fazla yorabilir veya adım atacak dermanı benden uzaklaştırabilirdi. Fakat çok daha samimi bir yürüyüş olabileceğini de düşünüyorum. Küçük hedefler ve samimiyetsiz bir motivasyon. Kendimi kandırdığımı fark ettim. Zavallı ben. Kendimle arkadaşlık yaptığım bu yolculukta kendim tarafından kandırılmak ruhumu sızlatıyor. Bu yolda kendimi en çok kendimden korumam gerektiğini fark ediyorum. Kendime karşı daha tedbirli olacağım artık. Kendim için yapacağım bunu. Kendimin zarar görmesini istemiyorum. Zavallı kendim. Ne kadar da hata etmiş bana güvenerek. Kendimi başkalarından koruyup herkesten saklarken, herkesin tanıdığı kendim tarafından kandırılmak... Ağır geliyor bana. Bunları düşünürken bir hedefimi daha geride bıraktığımı fark ettim. Oysa onu geçerken fark etmemiştim bile. Kendime karşı kazandığım ilk zafer bu. Tedbirli oluşum güven vermeye başladı bana. 

Önümde başka birisi yürüyor. Ne hızlı diyebiliyorum ona ne yavaş. Acaba yürürken benim gibi düşünüyor mu o da? Yürürken düşünebilmek özel bir his olmalı. Başkalarında bu hissi görmenin hoşuma gitmeyeceğini düşünüyorum. Önümde yürümesinden rahatsızlık duyuyorum. Onu geçme isteği oluşuyor içimde. Hızlanıyorum. Mesafe kapanmıyor. Acaba hızınımı arttırdı o da? Eğer böyle yapıyorsa benimle alay ediyor demektir. Buna izin veremem. Bu düşünce öfkelendirdi beni. Gururumun incinmesinden korkmuşumdur hep. Daha da hızlanıp geçmek isterdim onu. Ama her zaman yaptığım şeyi yapacağım. Umursamaz bir tavır takınarak yavaşlıyorum. Mesafemiz stabil devam ediyor. Düpedüz alay ediyor benimle. Mücadele edecek gücüm yok. Yan yana gelmeye ise hiç tahammülüm yok. Bu yolculukta kimsenin hayatına değmek istemiyorum. Mücadeleden kaçan korkak, bencil biri olduğum düşünülebilir. Tam tersini düşünüyorum oysa. Kendini bile kandırabilen kendimden, başkalarını koruyorum asıl. Bilselerdi, asil bir davranış olarak görürlerdi. Bilmeleriyle ilgilenmiyorum. Tek istediğim hedefe varmak. Her gün yürüyorum hedefime. Sizin, yürüdüğümden bugün haberdar olmanız; benim daha önce yürümediğim anlamına gelmiyor. Herkes gibi yürüyorum bende. Daha saklı, daha korkak, daha çekingen yürüyorum sadece. Yollar gide gide biter demişlerdi. Durmadan gidiyorum. Hedefe vardığımda yol mu bitecek yoksa biten benim yolum mu olacak? Benden sonra yürüyen olacaksa yolun bitmediğini gösterir bu. Biten ben olacağım sanırım. Hatırlanır mıyım benden sonra yürüyenler tarafından? Emin olamıyorum. Ne kadar hatırlamayıp fark etmeseler bile kendilerinden önce yürüdüğüm yolda, benim ayak izlerime basarak yürüyecekler. Bu ne onlar için bir şey ifade edecek ne de benim için. Benim ayak izime basarken benim gibi düşünebilenler hariç... Onlar bu satırları okumadan benzer düşüncelere kapılacak kadar şanslı olacaklar. Ben de, benden önce bu yolu yürüyen birinin ayak izlerine basarken, onun düşünüp dile getiremediği şeyleri düşünüyorum belki de. Uzaklardan bir ses gelip kulaklarımın derinliklerinden kalbime süzülüyor. İşte benden önce yürüyüp düşünen birisi. Hem de düşüncelerini dile getirebilen. Tarifsiz bir mutluluk kaplıyor içimi. Vardığım küçük hedefleri görmezden geliyorum. Gözlerim en büyük hedefi umutsuz şekilde ararken kulaklarım, o güzel sözlere yoğunlaşıyor:


"Uzun ince bir yoldayım, 

Gidiyorum gündüz gece. 

İki kapılı bir handa 

Gidiyorum gündüz gece."