Masamda oturmuş kahvemi içerken önce ufak tefek hayal kırıntıları belirir aklımda. Sonra bir anda ceketimi giyerken bulurum kendimi. Ve mevzu başlar, yürüme mevzusu.


Bahsettiğim mevzu, tüm somut amaçlardan arınmış bir yürüyüştür. Böyle yürümelerde bedene ve çevreye dair bir beklentisi olmaz insanın. Ne enerji harcamaktır derdi ne de yeni bir yer görmektir. İnsanın gayesi hayal dünyasında daha önce hiç görmediği köşelerden geçip yeni düzlüklerde hızlanmaktır.


Hangi tarafa gideceğimin hiçbir önemi yoktur, çünkü bu şehirde değilimdir artık, az önce kırıntıları oluşan hayal dünyasının sokaklarındayımdır ve bu hayal dünyasında yönlerin hiç anlamı yoktur. Yani sizin anlayacağınız, bahsettiğim yürüme mevzusu aslında insanın tercihlerinin dışındadır. Çok istersin bazen böyle yürüyüşlere çıkmayı ama şehrin sokaklarından bir adım öteye geçemezsin; bazen de istemesen bile eğer bir hayal kırıntısı belirmişse aklında yürümeye dair, şehrin sokaklarını göremezsin.


Ben de yönlerden bağımsız yürümeye başlarım. Derken insanlar geçer etrafımdan. Bazıları tanıdığım olur bazılarıysa tanımadıklarım. Ben bu insanların hayal ya da gerçek olup olmadıklarını daha anlayamadan uzaklaşırlar. Bu yüzden kimseyle konuşamam bu yürümelerde. İnsan konuşamayınca daha fazla düşünmeye başlıyor ve düşünmenin biraz tadını aldıktan sonra kendini daha özel sanıyor.

Bir noktadan sonra konuşmak da istemem zaten kimseyle. Sadece daha fazla hayal kurmak ve kendimi daha fazla keşfetmek isterim. Etraftan, insanlardan uzaklaşıp sadece kendime odaklanmak isterim. Bundandır sanırım bu yürümelerde ne kadar farkında olmasam da şehrin hep tenha sokaklarındayımdır. Kendime odaklandıkça da adımlarım daha da hızlanır, sanki yolun sonunda ''daha huzurlu bir ben'' varmış gibi hissederim. Sonra huzurun; yürümenin ve hayal yolunun kendisi olduğunu hissederim. Sanırım bu düşünmenin tadını aldığımız ve kendimizi daha özel sandığımız anlara denk geliyor. 

  

Sonra bir anda her şey biter ve kendimi başladığım noktada, evimde bulurum. Haddinden fazla yorulmuşumdur. Beni yoran, şehrin yolları değil hayallerin virajlarıdır. Ama yorulmuş olmak üzmez beni, sonuçta bir yürüme mevzusunu daha kazasız atlatmışımdır. Her hayal, kazaya meyillidir çünkü.