"Birden kaldırımlardan taşan kalabalıkta onun da olabileceği aklıma geldi. İçimdeki sıkıntı eridi."


"Dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. Tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır.

Kimi zenginliğine tutunur; kimi müdürlüğüne; kimi işine.

Ben, toplumdaki değerlerin ikiyüzlülüğünü, sahteliğini gülünçlüğünü göreli beri, gülünç olmayan tek tutamağı arıyorum:

Gerçek sevgiyi!"


"Sustu. Konuşmak gereksizdi. Bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. Biliyordu; anlamazlardı."


"Hep böyleydi. Bir şey en gerektiği anda olmazdı."


"Rahatsınız.

Hem ne kolay rahatlıyorsunuz.

İçinizde boşluklar da yok.


Neden ben de sizin gibi olamıyorum?

Bir ben miyim düşünen?

Bir ben miyim yalnız?"


"Acelem yok benim, biliyorsun. Bir gün sana dünyada dayanılacak tek şeyin sevgi olduğunu öğreteceğim."


"Belki de insanlar kendi kendilerini düşünmek, hayaller kurmak için yeteri kadar yalnız kalamadıklarından anlayışsız oluyorlardı."


"İçimdeki 'sinemadan çıkmış kişi'yi öldürdüler."


"Dayak yiye yiye bu şehirde yaşamayı öğrenecekti. Hep tetikte olacaktı. Yasaktı dalgınlık. Daldı mı, büyük şehir insanı kornalar, çanlar, küfürler, gıcırtılar, çarpmalarla kendine getirirdi."


"Ağaç dalındaki, gövdeden ayrılma eğilimini fark ettin mi bilmem? Hep öteye öteye uzar. Gövdenin toprağa kök salmış rahatlığından bir kaçıştır bu. Özgürlüğe susamışlıktır."


"Böyle içten yalnız çocuklar gülebilir. Bir de deliler..."


“İnsanların kaçınılmaz ikiyüzlülüğünü görüyordum. Bir gazozluk dostluklar! Herkes tren yolculuğundaki süreksiz tanışıklıkla yetinir gibiydi.”


"İnsanları yalan söyledikleri zaman dinlemeyi severim. Olmak istedikleri, olamadıkları 'kişi'yi anlatırlar."