Aralıksız yağan yağmurdan her yer sırılsıklam olmuş, toprak, ormanın her yerini sarmıştı. Kokuyu alır almaz gözlerini açtı, evinin nemli, taş duvarına baktı. Ardından derin bir nefes aldı, içini toprak kokusuyla doldurdu. Bu kokunun eşliğinde yağmur sesini de duyduğunda hayalindeki evi bulmak için; yuvasını terk eder ve ilerlemiş yaşına aldırmadan yola koyulurdu. Arayışı her seferinde hayal kırıklığıyla sonlandıysa da o, aramaktan hiç vazgeçmemişti. Hayalindeki evin üstü, yağmur yağdığında damlaların çatıdan yere dökülüşünü izleyebilmesi için yassı bir taş ile örtülü; altı, dört mevsim nemli bir toprakla döşenmiş, kapısı ise sadece kendisinin içeri girebileceği büyüklükteydi. Asıl isteği ise yakınlarında bir gül olmasıydı.


Belki de ailesiyle yediği son yemek olduğu içindir, bilinmez ama sonuçta gül onun en sevdiği yiyecekti. Yol boyu bir gül fidanı görebilme hayaliyle ilerledi. Yağmur azalmıştı ve bu kötüye işaretti. Çünkü yağmurun durması, toprağın kuruması demekti. Ve kuru toprakta sürünmek de onun ilerlemiş yaşı yüzünden hayli zordu. Vücudu eskisi kadar sıvı üretemiyordu dolayısıyla artık rahatça sürünemiyordu. Gençliğini hatırladı. Bir günde hiç yorulmadan neredeyse 100 metre ilerleyebiliyordu. Şimdiyse 4 yaşındaydı. Ve ortalama bir salyangoz ömrünün 5 sene olduğunu düşündüğümüzde bu yaşlılık anlamına geliyordu. Yorulmuş vücudundaki derinleşmiş yarıkları, körelmeye yüz tutmuş dokunaçları ve artık eskisi kadar üretemediği kaygan sıvısının eksikliği onu hayli yavaşlatıyordu. Aklından gençliğine dair hatıralar geçerken yağmur durdu. Bir dahaki yağmura kadar beklemek için acilen kendisine bir sığınak bulmalıydı.


İhtiyar salyangoz sürüne sürüne sahipsiz olduğunu düşündüğü ağacın kovuğundan içeri girdi. Kovuğun içi yosunlarla kaplı ve gayet konforluydu. Bir dahaki yağmura kadar bu kovukta beklemeye karar verdi. Sabah olduğunda karnı çok acıkmıştı. Hava güneşliydi ve hiç yağmur havası da yoktu. Keyifsiz bir şekilde gece üzerine uzandığı yosunların tadına baktı. Daha önce hiç yosun yememişti. Zaten denediğinde de bunun hayatında büyük bir eksiklik olmadığını anladı. Bu küçük bitkiler sadece yatak olarak iyiydiler. Yiyecek olarak ise ne bir limon yaprağının ne de taze bir karahindiba filizinin yerini tutamazlardı. Memnuniyetsiz bir şekilde kahvaltısını yaptı. Ardından tekrar uyumaya karar verdi. Rahat yosunun üzerine çıktı. Kabuğuna çekildi ve uykuya daldı. Üç gün sonra uyandığında nihayet yağmur başlamıştı, hiç beklemeden yola koyuldu.


Yola çıkalı henüz bir gün olmuştu. Başladığından beri aynı şiddetle yağan yağmur artık şiddetini arttırmaya başladı. İçinde kötü bir his vardı ama sebebini bilmiyordu. Üzerini kapatan herhangi bir ağaç dalı veya yaprak yoktu. Her ne kadar yaşamak için yağmura muhtaç olsa da yağmurdan korkuyordu. Çünkü ailesinin yok oluşuna yine buna benzer bir günde tanık olmuştu. Dev bir boz ayı yağmurdan kaçarken, salyangozun ailesinin, farkına bile varmamış üzerlerine basıp geçerek tek hamlede yuvasına dönmekte olan ailesini gözlerinin önünde yok etmişti. O günden beri yağmur onun yaşamı için temel ihtiyacı olsa da ölümü daha çok anımsatıyordu.


Ailesiyle ilgili hatıralarının aklına gelmesiyle hızı yavaşlamıştı, ilerleyişi sadece motor hareketleriyle gerçekleşiyordu. Kabuğundan gelen çıtırtı onu yaşama döndürdü. Bu ses, ona ailesini hatırlattı. Yağan yağmur aniden doluya evrilmiş, aldığı yaş sebebiyle çiziklerle bezenmiş, yaşlı kabuğuna hasar vermeye başlamıştı. Kendisini hızlıca saklayabileceği bir girinti aradı. Bir anteniyle sağ tarafına, bir diğeriyle de sol tarafına hızlıca göz gezdirirken; sol tarafta, ufukta kırmızı bir gül fidanını gördü. Daha fazla düşünmeden yönünü aciliyetle değiştirdi. Sol tarafa yönelmesiyle dolu tanelerinin boyutları büyüyordu. İhtiyarın kabuğuna isabet eden buz parçaları, denk geldikleri noktaları paramparça ediyor, salyangozu yavaşlatarak, diğer silah arkadaşlarının hedeflerini vurmalarını kolaylaştırıyordu. Çok geçmeden salyangoz artık hareket edemeyecek hale gelmişti. Fakat, dolunun altında ezilirken mutluluğu bulmuştu. Yaşamının son demlerinde gördüğü gül fidanı, hayalini gerçekleştiremese de yolun sonunda bulacağı mutluluğu ona sergilemişti. Hayata gözlerini yumarken, o fidanın ışıltısı tüm acılarını dindiriyordu.