ya kendine rastlarsan,
kaçmaya çalıştığın kendinle rastlaşırsan bir an o odanın içinde.
sözcüklere dökemeyecek şeyler hissedersen.
rüyalarında sıkça karşına çıkan sen
seni sorgulayan, sen
seni yargılayan, sen
hala cevaplar arayan, sen.
bedeninden tek bir an bile ayrılmamış olan içinde sıkışmış o ruhu daha ne kadar susturabilirsin
aklındaki düşüncelerin ağırlığını taşımaya yolun hangi sokağına kadar devam edebilirsin
aynadaki gülümseyişine bakıyorsun
inan ki içindeki kırıkların bir yansıması değil bu sahtelik
çaresizliğini görüyorsun kendi gözlerinde
çaresizliğin avucunda garip bir kuşsun
sıksalar ölecek,
bıraksalar kaçacak.
konuşmuyorsun o gözlerle
itiyorsun
ve belki de yıllar sonra ilk kez bakıyorsun kendi içine
tekrar, tekrar ve tekrar
karnında hissettiğin o ağrı,
unuttuğun o his,
yıllar sonra geri dönüyor sana.
zaten oradan hiç ayrılmamıştı ki.
küçülebildiğin kadar küçülüyorsun kendi karşında.
sevilmeyen yanını, sevmediğini sanıyorsun
sevmeyen onca insana karşı durmuyorsun.
sahi, sen kendinden yana mısın?