Allah kahretsin senaristleri,

Yapımcıları yönetmenleri...

Hatta şairleri ki,

İnsanın gülmeyen yüzünü afişe ederler

Oysa profesyonel kadrajlara sığmayan acı,

Omuzlara düşen hayat,

Öyle sıcacık vatkalı pardösülerden değildir.

İstinat duvarıdır, üçkağıtçı mavalıdır.

Zenginin çenesi, züğürdün malıdır.


Kime sordular yeni dünya düzenini?

Kim seçti bu perdeleri?

Kim yazdı dürüstlüğü güçsüze?

Kim bu masayı kurup toplamayan?


...


Eskiydi, çocuktum.

Bir atkı bir gocuktum.

İki elimde iki dünyayı sıkardım cesaretten

Yağız delikanlısıydım çeşmelerine kudurduğum mezarlıkların

Kuşlarla ve arka sokağın çocuklarıyla kavgalı,

Büyümeye, sokak töresine sevdalıydım.

Kapkaralıydım, Beşiktaşlıydım.


Sonra soluduğum bu hayat

Uyumasın da büyüyemesin kasıtları

Büyük insanların çirkin yaşıtları...

Beni bir işbilmeze döndürdü sokağın ortasında,

Ve anlamadım

Anlayamadım neydi kaldırıp yerine koyamadığım

Yahut hangi izüstününün yabancısıydım

Demedim, demem.


Sonra büyüdüm uyumaktan

Düzenin deliklerine sıkışırdı insanlar

Sızdırmazlardı sırları muhataplarına

Sırlar, hayal satmak, yaşamak ustaca...

Ağzı sulanırdı kaldırım kurnazlarının,

Bir övünmelik cakaya, bir yalan bahsine


Şimdi seyrindeyim kendi ölümümün

İsterdim ki kırıp un edeyim yeryüzünü avcumda

Bir insan çığlıklanmasın

Gözlerimin içinde yaşasın isterdim evlat tasalı anneler

Serdikleri halılar, örttükleri kapılar...

Öldürmeyip bir zehir gibi büyüttükleri bu ben

Ne kadar da bulaşmak istiyorum dünyaya


...


Allah kahretsin babadan zenginleri,

İş adamlarını, hükmedenleri

Hatta şairleri ki,

Yarım bırakıp gittiler bu sürüncemeyi


Beni delirtip insanların içine sürdüler

Kolumda kara pazubendim

Alnımda yara, cebimde para...

Bir değneği göğe uzatırken fotoğrafımı çektiler


Zamaaan!

Patlayıp dağılamadım ya nefeslere,

Aşina söz olup karışamadan seslere,

Yaşamışsam konmadan insan aklına

Kafa tasından kafeslere...

Bana da yazıklar olsun.