Zaman ismini verdiğimiz ve hayatımızın her noktasında etkisini değişen oranlarda hissedebildiğimiz şeye dair bir fikir belirtmek ve bunu, vereceğim birkaç örnekle kendimce açıklamak istiyorum.
Bilindiği üzere hem ses hem de ışık belirli bir ortalama hızda ilerleyen şeylerdir. Uzaklarda patlayan bir havai fişeğin sesi size ulaştığında irkilirsiniz ve bu irkilmeyi, havai fişeğin yakınında bulunan kişiden daha sonra yaşarsınız. Aynı olay karşısında iki kişinin aynı tepkiyi farklı anlarda vermesinin sebebi, bu olayı algıladıkları anın farklı olmasıdır.
Benzer bir örneği daha geniş çapta verecek olursam, ışığın sahip olduğu hız her ne kadar yüksek olarak düşünülse de içinde yaşadığımız evrende kat etmesi gereken yolun büyüklüğü düşünüldüğünde aslında ben şahsen ışık için yavaş derim. Güneş ve dünyamız arasındaki mesafeden kaynaklı olarak güneşten çıkan ışığın dünyamıza ulaşması yaklaşık 8 dakika sürüyor. Yani şu anda güneşe baktığınızda (Tavsiye etmem, gözünüz çok acıyacaktır.) gördüğünüz şey aslında güneşin 8 dakika evvelki halidir. Hatta belki de şu anda siz bu yazıyı okurken güneş, ömrünü doldurmuş bir yıldız gibi patlamış; parçalarına ayrılmış olabilir ancak siz bunu şu anda fark edemezsiniz.
Gece gökyüzüne baktığınızda gördüğünüz yıldızların aslında şu anki hallerini görmüyorsunuz, o yıldızlardan çıkan ışığın dünyaya ulaşma süreleri çok farklıdır. Bu ışıklardan bazıları birkaç dakikada dünyaya ulaşabiliyorken dünya ile arasındaki mesafe fazla olan yıldızlar için bazen bu süre birkaç saati bile bulabiliyor. Yani aslında gökyüzüne baktığınızda tarihin farklı noktalarını izleme şansınız oluşuyor.
Bundan dolayı zaman ismini verdiğimiz şeyin aslında olayları algılama kronolojimizin zihnimizde oluşturduğu bir yansımadan ibaret olduğunu düşünüyorum…