Gideceksen git.
Bugün zihninin sır dolu odasında saklı,
Yarın gün gibi açıkta,
Dün ise bir sır verdi sahiden sana,
Doğacak oracıkta yarınlara.
Yaşıyoruz sanıyorsun.
Bizler anılarız,
Belki silmediği Tanrın,
Yüce merhametinden.
Ölüsün sen,
Ölüyüm ben,
Kim bilir, nerede çürüdü,
Seni unutmuş,
Belki hala aşık bu beden?
Zamanın incelikleri,
Geleceksen gel,
Nefesimi ilk alıp verdiğimde,
Belliydi ellerini ne sıklıkla tutacağım,
Ne kadar üşüyeceğim,
Müdavim yalnızlıklarım.
Yarın ne bir muamma,
Dün ne geçebilmiş henüz,
Bugün ise yarından daha gerçek değil.
Öpmekten korktuğun gün beni,
Öpmek için yanıp tutuştuğun gün ile aynı.
Gideceksen git.
Geleceksen gel.
İkisinin doğduğu gün aynı.
Doğduğumda ölmüştüm ben hatırla.
Sevdiğinde beni yeniden doğacak gibi hissettim,
Ölecek gibi hissettiğim gün, yine aynı.
Masallar başlarken biterdi,
Kimseler bilmezdi.
Sonuna gelmedik diye,
Bir sonra cümle sıra sıra,
Dizili değil miydi ipe?
Düşerken anlarız kırılacağını bardağın,
Sanarız ki gerçek bu.
Kırık değil miydi o bardak,
Öylece dururken olduğu yerde?
Kırılmıştım ben zaten suçun yok,
Ölmüştüm ben,
Doğumumda yok bir hata.
Var olduğumda, pek sevinemedim,
Zira yokluğun içinde, içinde.
Geleceksen gel.
Aynı gün gideceksin zaten.
Belki aşıklar olmuşuzdur,
Tanrının gözlerinden,
Bir kelebeğin ömrünün,
Binde biri kadar hızla geçip giden.