Yalpalaya yalpalaya gidiyorsan bu hayat yolunda,

Düşüp kalkmaktan korkmadan usul usul,

Bir aşk bile haramsa her gece yatmadan önce sana,

Sen hiç düşünme bunları,

Yorma güzel aklını.

Hayat sana bir güzellik kafanda,

Hayat sana yolun cefasından uzakta,

Hem de çok uzakta bir sofra kurmuştur.

Hem de....

Hem de bir çilingir sofrası kuş sütü eksik...


Sendeleyerek de olsa var sofraya,

Çıkart yağmurdan ıslanmış üstünü başını,

Çamurlu kunduralarını koy köşebaşına.

Birkaç kadehlik seyri var çünkü her cefanın.

Bir anlatmaya başlasan

Yaşadığın bütün hayatı,

Hayat, bir de senin ağzından dinlesin nasıldı,

Şerefine tokuşurken kadehleriniz,

Bir defa sen...

Bir defa da hayatın ağlar,

Yolun cefasına değil de,

Baktıkça hatırlanan,

hatırlandıkça içine dalınan güzelliklere.


Kafalar olunca çakır,

Ne kadar güzel görünecek sana hayat,

Ne güzel bir yaşanmışlık denilecek hep bir ağızdan.


Hayat soracak sana o zaman:

Bir kadeh zaman daha içer miyiz?


Zaman sarhoşu bir yolcu,

Kalkılacak zamanı bilecek sofradan.

Hadi gidelim diyecek,

Sen hâlâ güzelken kalkalım buradan.

"Hiçbir zaman bundan güzel olamayacaksın madem,

O halde

Gidelim buralardan.

İçtiğimiz... zaman"

Geldiğimiz son an,

Daha güzel bir mekan yok varılacak,

O halde terk edelim buraları.

Buralar...

Buralar bizi terk etmeden.

Dönüp bakınca ne kadar da güzelsin hayatım.

Sen hâlâ güzelken bitmiş olsun zaman.