Ne mevsimini biliyorum,

Ne hangi aydayız,

Ne günleri takip ediyorum,

Ne zamanı biliyorum,

Ne saatler bozuk,

Ne takvimlerim yırtık,

Ne günler çuvala girdi,

Ne de mevsimlere yabancıyım.


Sana kavuşacağım gün,

Bir takvimde işaretli olsaydı,

Gözümü kırpmaz bakardım,

Saatimin alarmı, sen geleceğin zaman,

Çalacak olsaydı, o saate dek,

Başında çılgınlar gibi beklerdim,

Mevsimler seni anlatacak olsaydı,

Yağmurda ıslanır, güneşte yanar,

Kar boranda donardım,

Dökülen yaprakları, teker teker toplardım.

Yedi gün var bir haftada,

Eğer birinde görecek olsaydım seni,

Günlerce yatardım,

Sadece o güne uyanayım diye.


Şimdi anlamsız, zamanın tüm damgaları,

Tüm cetveller, tüm sayılar,

Tüm mevsimler. Her şey öylece anlamsız,

Kokladığım çiçekten tut,

Sevdiğim kedime, köpeğime,

Kimselerin adından çok bahsettiği kadınlara,

Dünyanın harikaları varmış,

Onlar bile anlamsız.

Öylece anlamsız işte her şey,

Öyle ki, şiirler tutuyorum ellerimde,

Bazı geceler, şarkılar tutuyorum kendime,

Biliyorum, çok acınası ama,

İşte, anlamsız her şey.


İnsan mutluluğu arardı evvelden,

Şimdi o bile anlamsız,

Öyle uzağım ki,

Zaten imkansız denerek,

Edilen ama inanılmayan bir dua gibi,

Çocukken ettiğim o dualar gibi.

Anlayacağın, ne görünmez olabildim,

Ne ölümsüz, ne senle, ne de mutlu.

İmkansız duaların, boş verilerek açılan elleri,

O eller benim ellerim,

Dualar benim dualarım ama,

Bu mahvolmuş kader,

Kederiyle boğulmuş ben,

Senin eserin, boş vermediğin dualarının eseri.