Uyandım.

Henüz sokak lambaları sönmemiş bile.

Uyku sersemliğinden ayrı bir durulmuşluk hissediyorum.

Acelem de iştahım da yok.

Hala gidiyorum ama varamıyorum.

Mesafe artıyor o kadar.

Tanıdık bir sahne afişi görüyorum fakat bina tadilatta.

Bana belli etmeden,

göz ucuyla benden arıyorum.

Nereye varacağını konduramadan

büyülü anları donduramadan,

zorunluluklara kafa tutarken,

sürüklüyor freni patlak zaman.

İlk günden fevri,

dünden umursamaz.

Sadeleşerek devam ediyorum halen.

Varmayı bir kenara bırakmışım.

Güneş gözüme yansıyor,

ihtiyar bir melodi dilimde.

Biraz susadım.

Cüret, antika bir karaftan akıyor.

Beyaz mermere kazıyarak,

"Asiliğim, saldırganlıkla değil,

müdafaa esnasında, bir reaksiyon olarak varoldu." yazıyorum.

Azınlık olmak kaygılandırmıyor.

Hatta çoğunluğa baktıkça,

halimden oldukça memnunum.

Dönemlerde kayboldum, ruhumdan sömürüldüm.

Ama en ulu öğretileri,

en cehennem süreçlerden

buket yaptım kendime.

Bırakın kıyafetim et kalsın.

Ne plastik isterim ne metal.

Nerede olduğum ve nereden olduğum bir rafa kalkıyor.

Önceliğime, bulunduğum anı usulümle deneyimlemek hakim.

Ne de olsa bu mahkemede tokmak benim elimde.