bu benzersiz sezgi
içime atsız bir savaşçı gibi bırakıldı
gitmenin ve dönmenin
kalmaklarla döngüde
en saltanat düzenini kurmak istedim aramızda
sabahına içime bin şüphe ekileceğine eminlikle
şüphesiz vardım yamacına o gece
boynuma besmelesiz fermanlarla dolandırılan bahaneyi
bin hançer sızısına denk eden o sözleri affettim
nasıl nüfusum yerle bir oluyorsa
her dönüşüm de o sabaha
yeniden kanlanıyor, varlığımın da tamirsiz kırığı
yeniden, zifiri gözlerde görüyorum aklık lekesini
yüzü, doğrudan dönük diye değil
atsız bir sezgiye yenildim diye değil
kim anlamaya çalışıyorsa savaştayım onunla
kim anlamaya çalışıyorsa celladıyım
hiçbiri değil
zifiri gözler
bir benzerini bulsam
bir rüya mı, bir ihtiras mı
aklı deşen bir dert mi, unutuşun imkansızlığında
tez akan kanım onun
feleğin çarkına yumruğum onun
fakat hiçbiri değil
zifiri gözler yalnızca, eğdiren ve eğiten beni
eğdiren ve eğiten göğsümü
beni böyle bir düzensiz saltanata kurban eden
beni anlaşılmak korkusuna esir eden
kör eden, kör edecekken feleği
hiçbiri değil
zifiri gözlerde, bir aklık lekesi.