Burak Çapraz, içerisinde 12 öyküsünün yer aldığı Jordan, Endülüs ve Elma Ağacı adlı ikinci kitabında kocaman bir keşfe davet ediyor bizi. Bu keşifte bize bazen kararlı bir sincap, bazen varoluşçu birikimiyle hepimizi köşeye sıkıştıran bir psikolog, bazen çocukluğumuz eşlik ediyor. 12 farklı dünyadan, pencereden türlü yaşamlara, varoluşlara şahit oluyoruz. Çapraz’ın kurgusal dünyasındaki kıvraklık; bol betimli, akıcı ve çarpıcı diliyle birleşince ortaya rengarenk bir öykü dizisi çıkıyor.

12 öyküden bazıları zihnimizdeki gerçekliğin sınırlarını fantastik muhakemelerle bozarken, bazıları bizi hayatın tam da ortasına, her gün geçip gittiğimiz yerlere, mekanlara, atmosfere sıkı sıkıya bağlıyor. Bu durum okurda hiçbir şekilde kafa karışıklığına sebebiyet vermiyor. Aksine, okurken ellerimizde her şeyiyle capcanlı bir yaratımı tutuyor gibiyiz. Delilik, aklı başındalık, umut, tutku, hayal, korku, ölüm… insanlık varoluşunun kaçınılmaz kavramlarının hemen hepsine bir selam çakıyor Çapraz. Bizleri tümden sorgulamaya, cevabı bulsak da bulamasak da sorgulamaya, düşünmeye itiyor.  


Öykü İçerikleri


1. Seçimlerin En İyisi

Bu öyküde Hafıza Merkezi adı verilen bir yerde geçen, bilimkurgu esintileriyle dolu bir gerçekliğe ışınlanıyoruz.


2. Çocuk ve Majesteleri

Boyu kısa olduğu için basketbolcu olma hayalini gerçekleştiremeyeceğinden korkan bir çocuğun, rüyasında basketbol tarihinin en iyilerinden biri olan Michael Jordan’la yaptığı maça tanıklık ediyoruz.


3. Azrail mi?

Çapraz’ın Ingmar Bergman’ın Yedinci Mühür filminden etkilenerek kaleme aldığını düşündüğüm bu öyküde yaşamı boyunca tembellik eden Ulvi’nin ölümle burun buruna gelmesinin adından hayatındaki değişimi görüyoruz.


4. İki

Bu öykü, kitapta en sevdiğim ikinci öykü oldu. Rüya ile gerçeğin iç içe geçtiği, neticede iki ben’in karmaşasına şahit olduğumuz İki, düalizmin pençesindeki biz’e yeni kapılar aralıyor. Öyküden sevdiğim bir alıntıyı da buraya bırakıyorum:

“Diğer yoksunluklar da çetindi elbet; ama en kötüsü yalnızlıktı, hiçbir nesnede beni yalnızlıktan kurtaracak bir ilgi bulamıyordum.”


5. Post-modern Hasta

En sevdiğim, okurken kendimi akışa en çok kaptırdığım öyküsü bu oldu Çapraz’ın. Töz, varlık, yokluk, psikoloji, delilik, aklın sınırları, insan, inanç, özgürlük… gibi birbirine tinsel ağlarla bağlanmış kavramların boyunduruğunda, enfes diyaloglarla kurulmuş sürpriz sonlu bir öykü. Bittiğinde gülümsemeden edemedim. Öyküden sevdiğim bir alıntıyı da buraya bırakıyorum:

“Yani bilim, psikoloji, sanat, ilerleme, bu gibi şeylere öyle sizin inandığınız gibi inanmam. Hayata dair ne varsa bana göre bulantılıdır. En fazla karmaşalı bir cümbüştür ve ciddiyetten uzaktır. Ancak öyle bir cümbüştür ki bu, her nasıl beceriyorsa insanın çoğu zaman canını sıkar.”

 

6. İntihar Komandosu

Ekonomik zorluklar çektiği için meslekî alanda ufak bir değişikliğe giden bir polis memurunun kurtardığı hayatları ele alan, bizi bir anlığına da olsa uçurumların kenarına iten çok katmanlı, sürükleyici bir öykü.


7. Akıl Sınavı

Deliliğin ve aklı başındalığın sınırlarında gezindiğimiz bu öykü, bir akıl hastanesinin dışarıya kıyasla daha “yaşanılabilir” bir yer olup olmadığını sorgulatıyor bizlere. Sonunda biz de sorgularken buluyoruz kendimizi: özgürlük dediğimiz şey dışarıda mı, zihnimizde mi?


8. Sincabın Yolculuğu

Masalsı, fablvari bir dünyayla karşı karşıya geldiğimiz bu öyküde bir sincabın büyük bir azimle hayaline ulaşırken nelerle karşılaştığına şahitlik ederken çevrecilik ve insan-doğa ilişkisi hakkında beyin fırtınası yapma imkanına erişiyoruz.


9. Sokakta Uzun Yürüyüş

Bu öykü, çocukluğumuz hangi sokaklarda geçtiyse oraya götürüyor bizi. Büyüklerden nasihatler alıyor, eve döndüğümüzde annelerimizden azar işitiyoruz. Geçmişimizin o masum anılarına döndüğümüz hikaye bize şunu soruyor: en son ne zaman çocukça, hesapsız-kitapsız bir gün geçirdin?


10. Dört Tüfek, Dört Postal

Karargâhtan kaçan dört erin peşine düşen Mustafa Çavuş’un hazin kahramanlık hikayesi. Savaşan askerlerin karmaşık psikolojileri ve onur üzerine bir Anadolu westerni-serüveni.


11. Aslanın Pençesi

Aslana av olmaktan kurtulmaya çalışan bir ceylanın aslanla olan diyaloglarına tanıklık ettiğimiz bu öyküde doğanın kaçınılmaz kuralları karşısında insanın ne denli yapaylaştığını görüyoruz. Yaşam döngüsü-ölüm-ölüm sonrasına dair sorgulamalar yapıyor, arkaik dönemlerden beri aklımızı kurcalayan sorularla tekrar karşılaşıyoruz.


12. Ey Endülüs, Endülüs

Bu öyküyü diğer öykülerden ayrılan en önemli özelliği şiir-öykü olması. Yalnızca okuyanlar Çapraz’ın imgelemlerle süslenmiş şiir dünyasını keşfedebilir, bu yüzden üzerine söylenecek pek söz yok.



Jordan, Endülüs ve Elma Ağacı, okumayı bitirdikten sonra uzun bir müddet akıllardan çıkmayacak; serüvenini zihinlerde bir süre daha sürdürmeye, kendini düşündürmeye, sorgulatmaya devam edecek bir kitap. Çapraz’ın özgün ve okuru ele geçiren, yeni ve bambaşka kapılar aralayan öykülerini tek solukta okuyacaksınız.

Sevgiler, keyifli okumalar!