Her şeyden gitmek istiyorum...
Her şeyden ve her yerden...
Kırmak istiyorum beni bağlayan tüm zincirleri...
Özgürleşmek istiyorum tamamen;
Aklıma, aklına gelebilecek her şeyden ve her yerden...
Dışarı taşırmak istiyorum özümü özgürce,
Salmak istiyorum içimdeki ''vahşi''yi delice!
Artık zerre tahammül edemiyorum;
''Böyle gelmiş, böyle gidiyor...'' ile bezenmiş hiçbir şeye...
Sinirleniyorum çokça
Ve de huzursuzlanıyorum
İçimden ha bire bir şeyler dürtüp duruyor:
''Gitmek istiyorum, gitmek istiyorum!..''
Her şeyden ve her yerden gitmek istiyorum...
Ve tamamen yeni ve tertemiz bir hayata başlamak...
Geçmişin tüm tortularından arınmış,
Artık ''Böyle gelmiş ama böyle gitmeyen...''
Köklü bir dönüşüm istiyorum hayatımda;
Her şeyiyle ve her yerinden,
Her bir zerresiyle ve her bir atom altı parçacığına kadar...
Yeni ve tertemiz...
İçine doğduğum, kendimi onun içinde bulduğum
Ne hikmetse öyle başlamış ve öyle de gitmekte olan o düzen,
Arkamda kalsın,
Geçmişimin bir parçası hatta belki de tamamına dair sisli puslu bir anı olarak kalsın hafızamda
Ama artık şimdimin ve özellikle de geleceğimin kiri, tozu bile olmasın istiyorum...
Yer yer ziyaret dahi etmesin beni yeni hayatımda,
Lüzumu yok...
Merak etmesin,
Alınmam, gönül koymam...
Her şeyden ve her yerden gitmek istiyorum...
Uzaklara, çok uzak diyarlara doğru...
Kendim ile
Ben, ben, ben, ben....
Belli mi olur,
Belki yol arkadaşlarımla buluşurum ya da buluşturulurum bir şekilde
Belki o zaman gerçekten hissedebilirim yalnız olmadığımı içten içe...
Belki ortak vizyonlar doğrultusunda,
Aynı yoldan ''birlikte'' yürümenin tadına varabilirim sonunda birileriyle;
Sevgi, anlayış, güven ve ahenk ile sarmalanmış biçimde...
Belki artık kendimi ha bire derya denizlerce açıklamam gerekmeksizin
Çabasızca anlaşılmanın getireceği aidiyet hissini deneyimleyebilirim de...
Belki o zaman hakikaten anlamlandırabilirim; ''evinde hissetmek'', ''aidiyet hissi'' gibi kavramları...
Belki artık yalnız yürümem gerekmez bu yolları...
Zira bu yollar tek başına yürünüyor, evet ama
Yalnız yürümek çekilmiyor, sadece zarar veriyor;
Hem ruha hem kalbe hem bedene hem akla...
Ve içten içe adeta tüketiyor insanı,
Yıpratıyor, yoruyor
Ve biraz da biyolojik yaşından yaşlı hissettiriyor sanki...
Bir bakıyorsun,
Kimlikten göründüğü kadarıyla
Daha iki ay önce yirmi dört olmuş mesela
Ama bir de içine, ruhuna gidip oralarda gezebilsen;
Kim bilir kaçtır, nedir, nasıldır esas hissedilen...
Her şeyden ve her yerden gitmek istiyorum...
Bana huzuru kendiliğinden buram buram hissettirecek bir yerlere doğru...
Sentetik, yapay parametrelerin ve soğuk ve katı hissettiren unsurların esaretine yenik düşmemiş,
Öyle aşırı şehirleşip samimiyetini ve sıcaklığını kaybetmemiş,
İnsanı, her bir metrekaresinde öbek öbek insanın mevcudiyetine maruz bırakmayan,
İç bayan değil; insanın içine çabasızca rahatlama tohumları serpen türden bir sessizliğin, dinginliğin hakim olduğu
Bir yerler mesela...
Ama uzak olması mühim;
Uzak olsun mutlaka...
Geçmişte kalacak olandan uzak, çok uzak...
Zira artık nefesimi kesiyor oralara yakın olan...
Ve ben artık derince ve uzunca nefes alabilmek istiyorum...
Oksijenden zengin, temiz, taptaze ve yeni nefes ciğerlerime dolsun istiyorum güzelce...
Dolsun kendiliğinden, dolsun kolaylıkla ve aksın içimde pürüzsüzce...
İyileştirsin iyileşmesi gereken her yeri
Güzelce arındırsın, temizlesin
Tamamen canlı ve ''yaşıyor'' hissettirsin...
Ruhumun derinliklerine, kalbime de nüfuz etsin...
Bu dünyayla, hayatla, yaşamak mevhumuyla olan ilişkimi
Bu sefer çok daha sağlıklı ve keyifli bir yerden,
Kendi özümle, tabiatımla tamamen uyumlu olacak biçimde
Yeniden şekillendirsin, yeniden akort etsin...
Adeta yeni doğmuş, bu dünyaya gözlerini henüz açmış bir bebekmişçesine
Ama tecrübesizlikten, bilgisizlikten dolayı o denli pişmemiş, çiğ de olmaksızın...