Possession (1981)
(0 yorum)Doğu Avrupa sinemasının doğurduğu bir başyapıt daha. Bu kadar iyi bir filmin takip ettiğim hiçbir çevrede zikredilmemesine çok şaşırdım ama zor yoldan keşfettiğim için de aşırı tatmin oldum. Zira uzun süredir izlediğim en iyi şey olmakla birlikte Isabelle Adjani’nin performansı da uzun süredir izlediğim en büyük oyunculuktu.
Film 80’li yıllarda Batı Almanya’da, Berlin duvarı sınırında yaşayan bir çiftin ayrılık sürecini konu alıyor. Berlin duvarının ve boş sokakların elbette anlatıda metaforik bir desteğini görüyoruz. Hiç tahmin edemeyeceğiniz yerlere gidecek olan olaylar Anna’nın kocası Mark’a onu aldattığını itiraf etmesi ve Mark’ın görece sıradan olan tepkileri ile vuku bulmaya başlıyor. Filmin öylesine ortaya çıkmayıp, yaşanmışlıktan beslenen sivri bir zekanın, yani Andrzej Żuławski’nin işi olduğu ise yapım sürecinde karısıyla ayrılığın eşiğinde olmasından belli.
Devamında fantastik, doğaüstü, yaratıklarla bezeli bu filmi bir türe sığdırmak zor olduğu için ancak karışık bir reçete verebilirim. Body-horror temasına yüklenen metaforlar noktasında David Cronenberg sinemasına, yine kozmik fantazinin eser miktarda yazar Lovecraft’a, kadraj ve müziklerin Dario Argento sinemasına, dolayısıyla Suspiria filmine, durmak bilmeyen tekinsiz anlatının ve şiirsel diyalogların Tarkovsky sinemasına ve epileptik oyunculukların da Lars von Trier işlerine benzerlik gösterdiğini söyleyebilirim.
İster erkeğin kadınına dair bitmek bilmeyen paranoyası deyin, ister kadının özgürlük arayışı, isterseniz saf bir fantastik anlatı olarak izleyin -ki bu metaforlarla bezenmiş bir filmi anlamak istememek olur-, nereden tutarsanız tutun başarılı sonuçlar çıkartan bir film Possession. Ancak benim en çok hoşuma giden psiko-seksüel tarafına ama en önemlisi de siyasi tarafına kafa yormak oldu. Öyle ki filmde açık seçik faşizm diyalogları geçiyor ve bazı okumalarda Anna’nın histerik krizleri gaz odalarında katledilen insanlarla bağdaştırılıyor. Anna’nın muhtemelen zorla seviştiği yaratıklar ise faşist liderlerin zoraki kontrolü olarak algılanıyor.
Günün sonunda Possession tür sinemasının dışına taşan lezzetli, akıl karıştırıcı ve akılda kalıcı bir deneyim olmayı başarıyor. Karamsar sinemanın gözünü seveyim.