Savaşlar oldu yıllarca, olmaya da devem ediyor. Paramparça edilmiş vücutlar, gözü yaşlı insanlar gördük televizyonlarda. Gazeteler boy boy fotoğraflarını paylaştı yıkılan şehirlerin. Onlarla birlikte yıkılan umutların, güvencin, inancın yok oluş görüntülerini izledik . Olmadı, yetmedi. Yüreklerin birlikte atışına engel olunamadı.
Durduk yere ormanlar yakıldı. Kupkuru tepelere baktık. Dereler kurutuldu. Yetmedi hayvanlar katledildi. Değişerek sırası, sürekli dönen duran reklamlar gibi izledik. “Dünyanın sonu” filminin, “insanlığın sonu” fragmanı gibi gözümüze gözümüze sokuldu. Kadınlar katledildi, ediliyor da. Önce kızlar töreye kurban edildi, sonra eşler. Yetmedi çocuklar öldürüldü. Ağlamayan kalmasın diye, çocukların annelerini öldürmesini izledik. Annelerin çocuklarını çöp tenekelerine atmalarına öfkelendik. Öldürmekle yok edemedikleri ne varsa tecavüz ettiler, istismar ettiler, ürküttüler…
İnanca dair ne varsa yok ettiler. İnsanın insanı bırakmasını izledik. İnsanın kendisini terk etmesini sağladılar. Emin olduktan sonra bundan, bazılarımızın içinde kalan küçücük sevgi kırpıntılarının peşine düştüler. Hayvanları öldürdüler, acıttılar, tecavüz ettiler, işkence ettiler… Ve yaptıkları yetmezmiş gibi, bütün bunları da gözümüze soka soka, ruhumuzu incite incite yaptılar. Yapıyorlar…
Ve insanın insanı, hayvanları incittiği yermiyormuş gibi, hayvanların da insanı incittiği görüntülerin peşine düştüler. Ki düşmanlık tohumları ektikleri yetmemişse (…)
Susuyorum.
Susuyoruz…
Sustuk.
Susmayacağız!!! diyerek hem de…
İnsanın insana yaptığı eziyeti onlar hak etmiyor. Hayvanları, çocukları, kadınları rahat bırakalım..! İnsanlık dışı, insan ötesi bir varlık OLDUK. İnsanlığımızı hatırlayalım diye masum olanları yok etmeye gerek yok. Bir yanımız hep karanlık artık…